ÇATAL HÖYÜK - KONYA
- Haluk Hızlıalp
- 31 May
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 1 Haz
Konya seyahatimiz kapsamında Unesco Dünya Mirası olan Çatal Höyük (MÖ 7100) ve en az onun kadar önemli, onun atası olan ancak bir o kadar da ihmal edilmiş durumdaki Boncuklu Höyük (MÖ 10500) bir sonraki bölümün yıldızı...

9.000 yıldan da uzun zaman önce Mezolitik dönemin sonu ve Neolitik dönemin başı olarak tarif edilen bir dönemde, insanların yerleştiği Çatalhöyük’te, yerleşik kent yaşamının tohumları ekilerek tarıma odaklanıldığı görülüyor.

Burası öyle bir arkaik kültür merkezi ki tüm dünyaya yerleşik yaşamı, avcı-toplayıcılık ile birlikte tarımı, hayvan evcilleştirmeyi (boğa-sığır...), soyut sanatı, inanç sistemlerinin atası olan anaerkil kam-şaman-pagan inanç sistemini, atalar kültünü ve daha nice kadim Anadolu uygarlık ögesini öğretmiş, taşımış bir oluşum. Ve bu oluşum bizim ana vatanımızda, Türkiye Cumhuriyeti Anadolu'sunda...Neolitik Anadolu Çiftçisi'nin tüm dünyaya yaşam biçimi ve kültür kazandıran atılımı !!! Ve o güzel Anadolu İnsanı hala bu topraklarda hemen hemen aynı yaşam kültürünü, doğallığını devam ettiriyor !
Şimdi gel de hatırlama Atatürk'ün ''Anadolu en az 7000 yıllık Türk beşiğidir'' sözünü...
''Tüfek, Mikrop, Çelik'' kitabının yazarı Amerikalı bilim insanı Prof.Dr. Jared Diamond kitabının önsözünde; ''Neden modern dünyanın Türkiye'ye bu kadar büyük bir borcu var?''; ''Neden geçmişte Anadolu'da yaşayan çiftçilerin dilinden türeyen bir dil konuşuyorum ?'' diyerek ifade ediyor.

Çumra'da bulunan Çatal Höyük Müzesi'ni gezmeye başlıyoruz. Müze çeşitli bölümlerden oluşuyor ve son derece akıcı, bilgi verici ve güncel görsel/ses teknolojileri canlandırmaları ile desteklenerek oluşturulmuş mutlaka görülesi bir ortam! Dünyaya kültür yayan bir arkaik merkeze de bu yakışır...Dünya çapında...Yapanların emeklerine sağlık...
”Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.” Gazi Mustafa Kemal Atatürk.


Tarihin en eski şehirlerinden biri hatta en eski kenti olan Çatalhöyük’te 3000 ila 8000 arası insan yaşıyordu. Bir evdeki yaşam süresi bittikten sonra (evin yapılışından yaklaşık 80 yıl sonra) özenle bu evi toprakla doldurup tam üzerine bir yenisini yapıyorlardı. Yeni evler eskilerin üzerine yapıla yapıla bugünkü on altı bina katmanını içeren 21 metre yüksekliğindeki höyük oluştu.

9.000 yıldan daha uzun bir süre önce o zamandan bu yana kurumuş bir ırmağın kıyısında kurulan Çatalhöyük’ün, kapıları veya pencereleri olmayan, sırt sırta düzenlenmiş, kendine özgü evler inşa eden eşitlikçi bir Neolitik tarım topluluğuna ev sahipliği yaptığı görülüyor. Bu kerpiç ev yapısını halen Türkiye Anadolu'sunda görmek mümkün...

Bu insanlar çatılardaki açıklıklardan içeri girip çıkıyorlardı. Çatı açıklığı evin ocağının tam altında bulunuyordu; bu ise havalandırma amaçlıydı. Bu bölüm evin ''kirli'' bölümü olarak kullanılmakta ve hijyene dikkat edilmekteydi. Bugün Anadolu'nun bir çok bölgesinde halen bu çatıdan giriş uygulamasını görmemiz mümkün...Bunun yanı sıra, arkalarında bazı resimler ve gizemli heykelcikler bıraktılar.
1960’lı yıllarda Çatalhöyük’ün ilk çalışmalarını yapan İngiliz arkeolog James Mellaart, güçlü doğurganlık sembolleri olduğuna inandığı Anaerkil Kültür’e işaret eden şişman Ana Tanrıça kültüne ait figürinleri ortaya çıkardı. Öte yandan 1993 yılında bir başka İngiliz arkeolog İan Hodder, Prof. Dr. Mehmet Özdoğan ve daha sonra Prof.Dr. Necmi Karul ile birlikte kazı çalışmalarını devralıp sürdürdü.

Sonuçları ve buluntularıyla Anadolu Neolitik tarihine büyük katkılar sağlayan kazıları yürüten İngiliz Prof. Ian Hodder, Prof. Mehmet Özdoğan’ın ''Avrupa kültürünün temeli Çatalhöyük’tür tezine katılıyor musunuz ?'' sorusuna; ‘’Özdoğan haklı. Nüfus Çatalhöyük’te büyüyor. Dolayısıyla evlerin yoğunluğu da artıyor. 8000 kişi artık yaşayamaz duruma geliyor ve salgın hastalıklar baş gösteriyor. MÖ 6500 yıllarından sonra çevreye bir yayılma başlıyor. Binlerce yılı alıyor bu yayılma. Avrupa ve Alman genlerinde Orta Anadolu gen yapısının özelliklerini görüyoruz. “diyor.

Çatalhöyük’ün ilk yerleşimcileri geldiklerinde yanlarında evcilleştirilmiş koyun, keçi ve köpek vardı. Ava çıkıldığında yabani sığır, yabani at, eşek, domuz ve geyikle dönülürdü. At ve sığır özel törenlerin, ziyafet sofralarının vazgeçilmez yiyeceğiydi. Yaban kazları, turna gibi kuşlar da neolitik yaşama eşlik ediyordu. Tarımla birlikte hayvancılık ta (haycan evcilleştirme) ortaya çıkıyordu.

Mellaart’tan sonra kazıyı devralan Ian Hodder’ı en heyecanlandıran, resimlerde sıkça rastlanan Anadolu Parsı, leopara (pars-bars) dair bulgu oldu. Bu, kolye ya da bilezik olarak takılmak üzere delinmiş bir pençeydi. Bu tür hayvandan elde edilen nesnelerin arkaik pagan-kam ritüellerinde kullanıldığını biliyoruz. Hodder Çatalhöyük’ü anlatan kitabına ‘Leoparın Öyküsü’ adını verdi.

Arkaik Anadolu kültürlerindeki Atalar, Ana Tanrıça, Dağ, Boğa, Doğa, Yer-Su kültlerinin kadim kökleri Çatalhöyük’te açık bir şekilde gözükmekteydi.

Daha sonraki kültürlere de ilham olmuş Çatal Höyük'teki bu doğaya yönelik arkaik kült ve inançlar kendi içinde yaşam/ölüm dögüsü tasvirlerini de içeriyordu. Bu kam-şaman-pagan inanç ögelerini heykelcik, figürin ve duvar resimlerinde de görmek mümkündü. Yukarıdaki 9000 yıllık heykelcik arkası bir iskelet önü ise hamile bir kadın görünümünde; bu ise ölüm-doğurganlık-doğum sürecini simgeliyor.

Çatal Höyük'teki ölü gömme adetleri de çok çarpıcı. Yaş almış insanlar evin kuzey kısmına, bebek ya da çocuk yaşta ölenler ise evin güney kısmına gömülüyor. Evin defin yapılan bölümü en temiz kullanılan bölüm. Buna bir anlamda atalar kültünün ilk uygulaması da diyebiliriz. Ölülerle iç içe yaşanıyor ve büyük saygı gösteriliyor.

Bu durum definin yapıldığı bölümün duvarındaki resimlerde de kendini gösteriyor. Duvar resimleri kırmızı aşı boyası (demir oksit) kullanılarak yapılmış. Resimlerdeki büyük kuşlar ve başsız insan figürleri adeta ilk mezar taşı örnekleri niteliğinde. Bir anlamda ölüm sonrası kuş olup uçmak yani eski Türk kültür deyimlerinden olan ''uçmağa varmak'' deyiminin en eski anlatımlarından...Kafataslarının ise ölenden arta kalan bir anı olarak saklanması da ritüel uygulamalardan biri…Bu kült (kafatası kültü) Göbeklitepe'de de karşımıza çıkıyor. Definin özel bir killi-yağlı toprak kullanılarak yapılması ise koku ve hijyen açısından uygulanmış.

Çatal Höyük'te büyük olasılıkla bazı aidiyet uygulamaları için kullanılmış tamga-mühür buluntularına da rastlanıyor. Bunlara tamga ya da mühürün ataları diyebiliriz. Resimde görülen mühür ise Anadolu-Mezopotamya-Orta Asya-Sibirya-Güney Asya' da sıklıkla görülen Oz Tamgası, çarkı felek ya da döngü simgesi...

Kerpiç ev örneklerine ve üzeri kapanarak koruma altına alınmış olan 1.Höyüğe doğru ilerliyoruz...Bu arada 2.Höyüğün bakım altında ve kapalı olduğunu öğreniyoruz. Önemli bilgi; Çatal Höyüğün bugüne kadar yalnızca %4'ü ortaya çıkarılmış; ortaya çıkarılmayı bekleyen %96'lık bir bölüm var ve kim bilir daha nelere şahit olacağız ?!?

Bir başka efsane duvar resmi; ilk önce bu resimde bir leopar derisinin betimlendiği düşünülmüş ancak bilim insanları ve araştırmacılar, şu an bu benekli şekillerin bir kent yerleşimi krokisi ve volkanik patlamayı gösterdiğini düşünüyor. Günümüzde faal olmayan bir volkan olan Hasan Dağı, Çatalhöyük’ün 128 kilometre kuzeydoğusunda yer alıyor ve dağın günümüzden 8500/9000 yıl önce patladığı kanıtlanmış. Bu durumda gördüğümüz duvar resmi kentin krokisini ve dağ patlamasını betimleyen dünyanın en eski kroki-haritası. Ayrıca kent krokisi Anadolu antik dönem kentlerinde ''hippodamos'' olarak geçen ızgara planlı antik yerleşimlerin de atası konumunda...




Anlatmakla bitmeyecek muhteşem Çatal Höyük çalışmamıza burada son veriyor ve mutlaka ziyaret edip bizzat görmenizi önemle tavsiye ediyoruz...

Çatal Höyükten ayrılmadan önce hediyelik eşya bölümünden bir hatıra alarak evimizin baş köşesine koyuyoruz. Burada gördüğünüz ''el'' simgeleri Çatal Höyük'te çok rastlanan duvar resimlerinden. Koruyucu bir anlam içeriyor. Bu simge sonraki kültürlerde ''Fatma - Fatima Ana'nın Eli'' olarak görülüyor.
Bir sonraki bölümümüzde Çatal Höyüğün atası olan Boncuklu Höyükten bahsedeceğiz...
Bu bölümle ilgili YouTube videomuza aşağıdaki linkten erişebilirsiniz :

Comments