ALAKUŞ MİLLİ PARKI-PATAGONYA
- Haluk Hızlıalp

- 12 Eki
- 6 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 14 Eki
Alakuş (Alakush), Arjantin ve Şili'nin en güney bölgelerinin, özellikle Patagonya, Tierra del Fuego'nun (Ateş Ülkesi’nin) gizemli kadim halkının yaşadığı bölgeye ve milli parka verilen ad. Alakuş yerleşiminde yaşamış olan kadim yerli halkın adı ise : Selk'nam (Ona) halkı. Ben onlara “Alakuş halkı” da demeyi uygun buldum…
İşte adları Türkçe olan (Alakuş yerleşiminin Selk’nam-Ona) kadim yerli halkıyla ilgili net kısa bir özet…
İlk önce Alakuş halkının yaşadığı yeri ve Arjantin Patagonya, Tierra del Fuego bölgesi Ushuaia Kenti’ne Kasım 2016 da yaptığım keşif gezisinde ziyaret ettiğim Alakuş Ulusal Parkı’nı (Alakush Parque National-Tierra del Fuego) sizlere kısaca aktarayım.

Arjantin Patagonya’sını anlatmakla bitmez…


Muhteşem doğa, doğanın yüceliği ve gizemi, olağanüstü buzul alanları (hielo campo) ve değerli dost kardeşler Levent Karakoç ve Şekip Etel ile birlikte Fin Del Mundo, Tierra Del Fuego olarak adlandırılan bölgedeyiz…Biraz önceki haritadan da göreceğiniz gibi burası tam da Dünya’nın Sonu…

Campo de Hielo Patagónico Sur (ya da Campos de Hielo Sur), Patagonya'nın devasa büyüklükteki kıtasal buzul bölgesidir. Buzulların yüksekliği 70/80 metreyi bulmaktadır. İrtifa yüksek olmamasına rağmen Pasifik Okyanusu yoğun hava akımlarının kıtayı boydan boya kaplayan And Sıradağlarına çarparak yükselmesi sonucu sürekli olarak düşen inanılmaz yoğunluktaki kar yağışı bu buzul kütlelerinin oluşmasına neden oluyor. Perito Moreno buzul alanının uzunluğu 30 km, yükseklik ise yaklaşık 80 metre…

Buzullar Andlar'ın bir parçası olup hem Şili hem de Arjantin sınırları içinde yer almakta.
Gelelim Alakuş (Selk'nam / Ona) halkı kimdi konusuna ?...
Bölge: Isla Grande de Tierra del Fuego (Arjantin ve Şili tarafından paylaşılmakta).
Dil: Selk'nam (Chonan dil ailesinin bir parçası; belli ki Türkçe ile yakın bir bağları var…:).
Yaşam tarzı: Göçer avcı-toplayıcılar.

Esas olarak guanako avlamak ve El Calafate adlı yabani bitki toplamakla geçindiler.
El Calafate adlı yerel bitki, topladıkları ve yararlandıkları bitkiler arasında oldu. El Calafate bitkisi (Berberis microphylla), Patagonya bölgesinin simgesi olarak kabul edilen, küçük yaprakları ve tuğla kırmızısı gövdesi olan bir çalı. Meyvesi, potansiyel tıbbi kullanımlara sahip olup yoğun C vitamini içeriyor ve enfes reçeller yapılıyor; ticari olarak bahçe bitkisi olarak ta yetiştiriliyor. Ayrıca, gövdesi kırmızı ve çeşitli boya yapımında da kullanılıyor. Bitkiyle ilgili efsaneler de bulunmakta. Bu bitki ile ilgili efsaneler, bu bitkinin meyvesini yiyenlerin ömürleri boyunca tekrar Patagonya'ya döneceğini söyler. Bu efsane, bitkinin yetiştiği bölgeyle, özellikle de Patagonya'ya duyulan özlem ve bağ ile ilişkili.

Bitki, Patagonya'da yaygın olarak bulunuyor ve bu bölgeye özgü bir simge. El Calafate aynı zamanda biraz önce gördüğümüz Perito Moreno Buzulu gibi önemli turistik yerleriyle de bilinen bir Patagonya yerleşim bölgesi. Bitkinin bulunduğu coğrafya, hem doğal güzellikleri hem de kültürel zenginlikleri ile öne çıkmakta. İmkan bulduğunuzda mutlaka görüp ziyaret etmenizi tavsiye ederim.

Guanacos'un ise yaklaşık 40 milyon yıl önce Kuzey Amerika'nın orta ovalarında ortaya çıktığı saptanmış. Bununla birlikte, yavaş yavaş Güney Amerika'ya göç ettiler ve burada MÖ 4500 civarında evcilleştirildiler ve Lama lakabını kazandılar. Arjantin Patagonya’sındaki Los Glaciares ulusal parkı'nda bolca bulunurlar. Ne kadar sevimli görünseler de biraz kaba olabilirler: Hem guanakolar hem de lamalar, sürülerinde hakimiyet kurmak veya müdahaleci akranlarını uzak tutmak için tükürerek kendilerini savunurlar.
Alakuşların Kültürü: Mevsimsel olarak hareket eden küçük aile grupları halinde yaşadılar. Yay ve ok kullandılar ve sert soğuğa uygun minimal giysiler giydiler - genellikle guanako derisi.

İnanç: Gökyüzüyle ilişkilendirilen Temáukel adında yüce bir varlığa (yani Gök Tanrı’ya) inanıyorlardı. Ayrıca Hain olarak bilinen, beden boyası ve simgesel maskelerin yer aldığı ayrıntılı reşit olma (er olma, erginlenme, erlik, inisiyasyon) törenleri düzenlediler.

Sömürge Etkisi

19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında, Selk'nam (Alakuş), Tierra del Fuego'da koyun yetiştiriciliğini genişleten Avrupalı yerleşimciler ve çiftçiler tarafından neredeyse yok edildi. Çiftlik sahipleri ve ödül avcıları, genellikle sömürge yetkililerinin desteğiyle onları katletti. Araştırıp öğrendiğim kadarıyla, Selk'nam halkını katledenler arasında Avrupalı ve Güney Amerikalı avcılar, çiftçiler, altın madencileri ve askerler bulunmaktaydı. Özellikle hayvancılık şirketlerinin Selk'nam'ları öldürmeleri veya yakalamaları için çalışanlarına ve Julius Popper gibi üçüncü taraf avcılara ödeme yaptığı bilgisi öne çıkmakta. Ne yazık ki bu eylemler, Selk'nam halkının soykırıma uğramasına ve 1974'te son safkan üyesinin ölümüyle tamamen yok olmasına yol açmış.
Salesian tarikatından olanlar gibi misyonerler onları "medenileştirmeye" ve dönüştürmeye çalıştılar, ancak geleneksel kültürleri neredeyse yok oldu.
Günümüz
Selk'nam'ın (Alakuşların) birkaç torunu, çoğunlukla güney Arjantin ve Şili'de kaldı. 2023 yılında Şili, Selk'nam'ı resmi olarak Yerli bir halk olarak tanıdı ve kültürel kimliklerini yeniden canlandırdı. Arjantin'de kültürel gruplar ve onların torunları, dili ve gelenekleri canlandırmak için çalışmalara devam ediyor.
İşte Hain adı verilen erginlenme töreni sırasında Hain adlı ritüeli gerçekleştiren yerlilerin tarihi/arşiv görüntüleri ve illüstrasyonları, vücut boyama ve tören maskelerini gösteriyor.
Aşağıda, gördüğünüzü anlamanıza yardımcı olmak için resimlerden bazı detaylar ve gözlemler bulunmakta:


Vücut boyası + Desenler: Selk'nam erkekleri (özellikle tin-ruh, "Shoorts" olarak hareket edenler) tüm vücutlarını çarpıcı desenlerle boyamaktaydı- çizgiler, noktalar, geometrik motifler. Yaygın renkler arasında beyaz, siyah ve kırmızı bulunuyordu.

Maskeler / Başlıklar: Birçoğu konik veya sivri ağaç kabuğu veya kürk başlıklar/maskeler takmaktaydı. Bunlar doğaüstü veya efsanevi varlıkları somutlaştırmalarına yardımcı olurdu.

Kostüm / Kürk: Bazı resimlerde, pelerin veya süsleme oluşturmak için kürk veya deriler (özellikle guanaco kürkü) kullanılırdı.
Tam Vücut Dekorasyonu: Boya sadece yüzde değil; gövdeyi, kolları, bacakları kaplar - genellikle simetrik veya tekrarlayan desenler kullanılırdı.

Rol Farklılıkları: Katılımcıların rollerine göre farklı tarzları var gibi görünüyor (ruhsal-tinsel valıklar, inisiyeler, yaşlı erkekler). Shoort'lar daha korkutucu veya dramatik maskelere/boyalara sahip olma eğilimindeydi.
Ateş Toprakları, Dünyanın Sonu (Fin Del Mundo) olma ününü kesinlikle hak etmiştir. Amerika kıtasının güney ucunda yer alan takımadalar, dik ve karla kaplı sert zirveleri oluşturan saatte 96 kilometreye ulaşan rüzgarlar nedeniyle denizcilere korku veren coğrafyalardır. Antarktika'ya ulaşmadan önceki bu son kıtasal noktada, Selk'nam, Yaghan, Kawésqar ve Haush adı verilen Patagonya'nın yerli halkları 10.000 yıldır yaşamaktadır. Onlar, tarihleri sömürgeciler tarafından lanetlenmiş göçer avcı-toplayıcı halklardır; önce İspanyollar, ama esas olarak Fransız ve İngiliz doğa bilimciler tarafından19. yüzyılda, birçok yerli Eski Kıta'da "vahşiler" olarak sergilenmek üzere zorla getirilmiştir. Tam burada kimin ''vahşi'' olduğunu tekrar değerlendirmemiz gerekmektedir. Günümüze kadar cezalandırılmamış olan sapkın kaderlerinin çoğu, geçtiğimiz 2024 Ekim ayında İspanya'da yayınlanan Huesos sin descanso (ya da "Dinlenmeyen Kemikler") adlı kitap uzunluğundaki bir denemede toplanmıştır. (Kaynaklar bölümündeki linkten erişilebilir).
İşte Arjantin Patagonya’sının muhteşem doğası, doğanın gizemli güçleri ve çıplaklığı doğa ile iç içe olmanın bir ritüel olgusu kabul eden, ''günümüz sözde medeniyetinin yok ettiği'' Patagonya'nın gizemli kadim halkı Alakuş Selk’namlarla birlikte diğer çileli halkların (Yaghan, Kawésqar, Haush...) kısa öyküsü…

14.000 Yıllık Yolculuk: Antik Asyalıların Arjantin’e Uzanarak Tarihi Yeniden Yazdığı Kanıtlandı.
Bilim dünyasını şaşkına çeviren yeni bir DNA analizi, insanlık tarihine dair kalıplaşmış pek çok varsayımı yerle bir ediyor. Uluslararası bir genetik araştırma ekibi tarafından yürütülen çalışma, Asya kökenli antik insanların yaklaşık 14.000 yıl önce Güney Amerika’nın en güney ucuna, bugünkü Arjantin topraklarına kadar uzanan son derece uzun bir göç gerçekleştirdiğini ortaya koydu. Bu yolculuk, tahminen 12.000 milden (yaklaşık 19.000 km) fazlaydı ve bilinen en uzun tarih öncesi insan göçü olarak kayıtlara geçti.
⸻
Genetik Kodların Ardındaki Tarih
Bu şaşırtıcı sonuçlar, makalemizin konusu olan Arjantin, Patagonya bölgesinde bulunan antik iskeletlerden alınan genetik materyallerin yüksek çözünürlüklü dizilenmesi sayesinde elde edildi. Araştırmacılar, bu bireylerin DNA’sında Asya kıtasına özgü genetik izlere rastladı. Bu izler, Sibirya ve Doğu Asya’daki gruplarla net bir bağlantı kuruyor.
Daha da ilginç olan ise bu göçün yalnızca fiziki bir yolculuk olmaktan çok daha fazlası olması: Genetik bulgular, antik göçmenlerin yerli Güney Amerika topluluklarının bağışıklık sistemi, genetik çeşitliliği ve hatta belirli biyolojik adaptasyonları, hatta kültür ve dilleri üzerinde derin bir etki yarattığını gösteriyor.
Avrupa (Batı) Merkezli Tarih Yazımına Eleştiri
Bu bulgular, bugüne kadar insanlık tarihi anlatımında baskın olan Avrupa merkezli yaklaşımlara da ciddi bir meydan okuma niteliğinde. Uzun süredir, tarih öncesi büyük göçlerin ve kültürel yayılımın çoğunlukla Avrupa merkezli olduğu varsayılmıştı. Ancak bu DNA araştırması, tarih yazımında göz ardı edilen Asya kökenli grupların, insanlık gelişiminin en önemli dinamiklerinin başında olduğunu güçlü bir şekilde ortaya koyuyor.
Göçün rotası henüz tam olarak aydınlatılamasa da araştırmacılar, antik Asyalıların büyük olasılıkla Bering kara köprüsünü (bugünkü Bering Boğazı) kullanarak Amerika kıtasına geçtiklerini, daha sonra yavaş fakat kararlı biçimde Güney Amerika’ya kadar ilerlediklerini düşünüyor. Bu süreç, binlerce yıl süren kültürel ve genetik etkileşimlerle şekillenmiş olabilir.
Sonuç: İnsanlık Tarihine Yeni Bir Perspektif
14.000 yıl önce Asya’dan yola çıkan bu antik insanların Arjantin’e kadar ulaşması, yalnızca tarihsel bir başarı değil; aynı zamanda insan dayanıklılığının, keşif arzusunun ve uyum yeteneğinin en eski kanıtlarından. Ayrıca bu keşif, genetik bilim sayesinde tarih öncesi göç yollarının artık daha kesin biçimde haritalandırılabileceğini ve insanlık tarihinin daha bütüncül bir anlayışla ele alınması gerektiğini gösteriyor.
Bu çığır açan araştırma, geçmişin genetik izlerini bugünün bilimsel yöntemleriyle okuyarak, insanlığın kökenine dair derin bir iç görü sunuyor. Artık biliyoruz ki, uzak geçmişte Güney Amerika kıtasında atalarımız arasında Doğu Asya’nın izleri vardı. Bu bilgi, hem bilimsel merakımızı hem de insanlık bilincimizi daha evrensel bir zemine taşıyor.
Kaynaklar
Kasım 2016 Arjantin, Patagonya seyahatim…
https://english.elpais.com/international/2024-11-17/the-endless-denigration-of-the-natives-of-tierra-del-fuego-displayed-in-zoos-and-museums-in-europe.html - The endless denigration of the natives of Tierra del Fuego: Displayed in zoos and museums in Europe.
https://www.errantecolodge.com/yagans-origins-and-lifestyle/#:~:text=The%20Yahgan%20people%20have%20inhabited,%2C%20Ushuaia%2C%20and%20Navarino%20Island. - Yagans: origins and lifestyle.
https://www.sapiens.org/archaeology/ancient-dna-native-americans/ - A Genetic Chronicle of the First Peoples in the Americas.
https://www.science.org/doi/10.1126/science.aab3884 - Genomic evidence for the Pleistocene and recent population history of Native Americans.






Yorumlar