KAZAK KURGANLARI
Kazakistan coğrafyası Eski Türk tarihine ışık tutabilecek önemli arkeolojik bulgu ve eserleri barındırması bakımından çok önemli bir bölge. Günümüzde de Kazakistan'da Türk tarihine farklı boyutlar kazandırabilecek yeni arkeolojik keşifler yapılıyor.
Kurgan (eski Türk lehçelerinde Korugan, Korıkan....) eski Türk kültüründe Atalar kültü ölü gömme geleneğinin bir dışa vurumu olarak toprak yığma suretiyle oluşturululan tepe, höyük şeklinde ve içinde tahta çatmalarla oluşturulmuş ata mezarlarına verilen isimdir. Kurganlar özellikle Sibirya, Orta Asya, Çin, Anadolu ve Doğu Avrupa bozkırlarında olmakla birlikte, büyük Avrasya coğrafyasının bir çok yerinde de karşımıza çıkar.
Karaganda'da İskit-Saka ve onun erken dönemlerine ait basamaklı piramit benzeri bir yapı bulundu.
Uzmanlar, Karajartas anıt mezarının (kurganının), Andronovo döneminin (MÖ 2100-MÖ 900) son evresini oluşturan Begazı Dandıbay olarak adlandırılan alt kültür döneminden bir han kurganına ait olduğunu söylüyor.
MÖ 2. binin ikinci yarısına tanımlanan Begazı-Dandıbay döneminin özgün kültürel birikimi aynı zamanda Klasik Türk Dönemi (Göktürk evresi; 551-744) kültürleriyle aralarında ilginç bağlantılar ortaya koyabilmemizi mümkün kılan arkeolojik eser ve buluntularını da içeriyor.
Bu tür arkeolojik keşifler Türk uygarlık tarihini Kalsik Türk Dönemi (Göktürk evresi, Orhun Yazıtları; 551-744) olarak adlandırdığımız dönemden çok daha eski dönemlere bağlamamıza olanak sağlıyor ki biz bu dönemleri, kadim uygarlığımızın erken dönemlerini (buzdağının altındaki varlığını) tanımlamak amacıyla ''Proto-Türk, Erken Türk ya da Ön Türk'' kültür dönemleri olarak adlandırıyoruz.
Kazakistan Cumhuriyeti Milli Müzesi’nden Dr. Aibar Kassenali, keşfedilen kurgan-piramitle ilgili buluntular üzerinde yapılan Karbon 14 analizlerinin sonucuna göre, kurgan-piramit yapısının MÖ 1400/1200'ler arasına tarihlendirildiğini açıklıyor.
Karajartas anıt mezarı, zemin seviyesinde kare planlı olup dış duvarlar kenarlardan merkeze doğru yükselerek üst üste yığılmış granit yığma taşlardan inşa edilmiş. Anıt mezarı çevreleyen dış çit alanları kil harcıyla birbirine tutturulmuş granit plakalar şeklindeki menhir taşlarından oluşmakta.
Dr. Aibar Kassenali, “Yolun girişi, güneşin doğuş yönü olan doğu tarafından veriliyor. Karajartas anıt mezarındaki kazı çalışmalarının son katmanına inildiğinde, mezarın inşası sırasında örneklerine daha önce Ön Asya’daki piramit yapılarında görülen eğimli parkur tekniğinin kullanıldığı tespit edildi. Bu sayede anıt mezarın basamaklı piramidal üslupta inşa edildiği kesinleşti.” diyor ve ekliyor ''Özellikle Begazı Dandıbay evresine (MÖ 1400/1200'ler) ait mozolelerdeki mezar odasına ulaşılan koridorlar, geleneksel Türk inanç sisteminin bir belirtisi olarak her zaman güneşin doğduğu yöne doğru açılıyor''.
Dr. Serhan Çınar`a göre, Begazı Dandıbay topluluklarının, Güney Sibirya'nın Proto-Türk kültürünü oluşturan Karasuk kültürüyle de (MÖ 1500/800) yakın ilgisi bulunduğunu gösteriyor.
Dr. Serhan Çınar, İskit-Saka ve onun erken dönemini oluşturan Begazı Dandıbay topluluklarındaki piramidal mezar yapıları hakkında antik dönem tarih kaynaklarında da bilgiler bulunduğunu söylüyor. Çınar, bölgedeki kazı çalışmaları sırasında anıt mezarların yanı sıra yine Begazı-Dandıbay topluluklarına ait olduğu tespit edilen ''Kent'' adında bir proto-şehir yerleşkesi de bulunduğunu açıklıyor.
''Kent'' sözcüğünün etimolojisine baktığımızda Dîvânu Lugâti't-Türk’de Kaşgarlı Mahmud'un ''ken'' sözü için eski Türk lehçelerinde ''Bütün büyük şehirlere Türkler ken der'' dediği görülür.
Türklerde Konug ''yerleşim yeri'' sözü vardır. ''Kend'' ya da ''Kent'' bu ''Konug''dan türemiştir. Konug > Kend (-g > -d/t) ya da günümüz Türkiye Türkçesi'nde kullandığımız Konut... Kural aynı.
Yine bu döneme ait mezarlarda görülen yuvarlak tipli keramik kaplar, bozkır yaşam ortamında kültürel bir devamlılığın simgesi olan İskit-Saka dönemi ritüel kapları, daha ilerleyen dönemde ise Asya Hun döneminden itibaren Türk boyları arasında sıklıkla görülen geleneksel dökme kazanların arkaik (klasik çağ öncesi, arka dönem) versiyonlarını oluşturuyor.
Karajartas’taki anıtsal yapılar, Kazak bozkırlarındaki ilk piramit yapısı değil. Taldı Irmağı boyunca bu türden piramidal basamaklı kurgan-anıt mezar tipi yapılara, kazı çalışmaları 1946 yılında A.H. Margulan tarafından tamamlanan Andronovo dönemine ait Sangru 1-3 adlı kurgan-mezar alanlarında da rastlanıldı. Bu iki mezar alanı gerek daha küçük ebatlı olmaları ve mezar odasına giden yol alanlarının bulunmayışıyla Karajartas kurgan-mezarından daha farklı bir üslup oluşturuyor.
Bir başka önemli arkeo-keşif !.....Doğu Kazakistan'ın Abay İlçesi'ne bağlı Toktamış Batyr (Batır, Batur) Köyü yakınlarındaki arkeolojik kazılarda Kazak arkeologlar, 3.800 yıl önce inşa edilmiş olan altıgen biçiminde bir kurgan buldu. Kurganın giriş sütunlarında deve ve at ile beraber 20 kaya resmi (petroglif) tespit edildi.
L.N. Gumilev Avrasya Milli Üniversitesi Arkeoloji ve Etnoloji Bölüm Başkanı Ulan Umitkaliyev, Kırküngir Kurganı'na ilişkin detayları şöyle anlatıyor.
Radyokarbon verileri, Kırküngir Kurgan-Anıtı'nın MÖ 1859 yani günümüzden 3.800 yıl önce inşa edilmiş olduğunu gösteriyor. Yani daha önce gördüğümüz Karajartas Anıt Mezarı'ndan 400 yıl önce.
Ulan Umitkaliyev, Kırküngir Kurgan-Anıtı'nın tüm Türk halklarının tarihinde önem taşıyan bir anıt olduğunu söylüyor ve ''At Kültürü'nün geliştirilmesi ile birlikte , Türk boylarının dünyanın dört bir yanına yayıldığını tespit edebiliriz" diyor ve bu altıgen kurganın, Türk kültürüne ait olduğunun altını çiziyor.
Ulan Umitkaliyev, "Altıgen üslupta oluşturulduğu görülen Kırküngir Kurganı, Bronz Çağı'ndaki Andronovo topluluklarının anıtsal taşların işlenmesindeki uzmanlaşmaları ile birlikte mimari teknik konusunda ulaşmış oldukları yüksek gelişimi gösteriyor" diye ekliyor.
Kurgan-mezarın çapı 43 metre, yüksekliği 2,3 metre. Yapının altında üç muhafaza bölümü bulunuyor. Yapının dış duvarları, her bir bölümü büyük megalitik yani anıt oluşturmak amacıyla kullanılan büyük taşlarla oluşturulmuş olup altıgen biçimde; Kurgan odasına açılan iç kısımlardaki diğer bölümler ise oval bir şekilde inşa edilmiş. İkinci geçidin çapı 12 m, üçüncü bölüm ise 6 m çapında.
Kırküngir Anıtı; altıgen mimari üslubu, kurgan-mezar yapısı ve üzerinde bulunan kaya resimleri ve at defin geleneği ile Avrasya’nın Bronz Çağı anıtları arasında özel bir yere sahip olması ve coğrafya kültürünün daha eski dönemlerine de köprü oluşturması bakımından benzersiz yapılardan biri olarak karşımıza çıkıyor.
En dıştaki altıgen yapıdaki bölümün her köşesinde, yaklaşık 1 metreyi aşan büyük taş levhalar bulunuyor. Mezarın dış çevre taşlarını oluşturan bu bölümdeki 20 taş levha üzerinde at, deve ve farklı hayvan resimlerinin olduğu kaya resimleri (petroglifler) var. Ayrıca at defin geleneğinden kaynaklanan at kemiklerinin bulunması, binicilik kültürünün bilinenin aksine Erken Andronovo Çağı (MÖ 2100'ler) itibariyle şekillenmiş olduğunu gösteriyor. Ulan Umitkaliyev ''deve'' simgesinin ise Andronovo dönemi kaya resimlerinde uzun mesafeli yolculuklarda kullanılan binek hayvanı olarak ilgili dönemin kaya sanatında önemli bir yere sahip olduğunu belirtiyor.
Günümüzde devam eden, gelecekte de devam edecek olan bu keşif ve bulgular gerek dünya gerekse kendi tarihimize bakış açımızı değiştirecek gibi görünüyor...
Kaynaklar
İskit Kültürünün Oluşum Evresinde Begazı - Dandıbay Kültürü - Ahmet Ziya Bayburt
Türk-Altay Tarih Kuramı - Prof.Dr. Semih Güneri (Bkz. ''Kitap'' sekmesi ''Giriş'' bölümü).
yine harika bir çalışma ellerinize sağlık