top of page

6.FİLO GERÇEĞİ ve GÜNÜMÜZ

Günümüzde yaşadıklarımızı anlamlandırabilmek için Türkiye Cumhuriyeti'nin 100 yılı boyunca yaşanmış bazı kritik kilometre taşlarını hatırlamamız ve doğru yorumlamamız gerektiğine inanıyorum.


Bu bağlamda yakın tarihimize 6.Filo Olayları olarak geçen 1968-69 yıllarını kapsayan sömürgecilik karşıtı (anti-emperyalist) eylem hareketlerini bimek geretiğini düşünüyorum. Bu arada o dönem üniversite gençliğinin vatan sevgisi ve Ata'sının çağdaş ilkelerine sahip çıkışının ise çok önemli olduğunu görmekteyiz.


YIL 1946 - CAMİYE ASILAN "WELCOME" MAHYASI

Dolmabahçe Bezmi Alem camisine çekilen WELCOME mahyası

1969’a uzanmadan önce şöyle bir hızlıca 1946’ya uzanıp, Amerikan Misuri (Missouri) zırhlısının Türkiye gelişine bir göz atalım: Çünkü, 1969’u anlamak için önce 1946’yı anlamalıyız…


5-9 Nisan 1946 tarihleri arasında ABD’nin Misuri zırhlısı Türkiye’yi ziyaret etti. Sovyet Rusya’nın yeniden boğazlara göz dikmesi ve Stalin’in Kars ve Ardahan’ı istemesi gibi nedenler sonrasında hızla ABD eksenine kaymaya başlayan Türkiye, Rusya’ya, ABD desteğini arkasına aldığını göstererek küçük bir gözdağı vermek istiyordu. Bu amaçla, Misuri zırhlısının Türkiye’yi ''şöyle bir'' ziyaret etmesi kararlaştırıldı.


1944 Kasım’ında ölen, Türkiye’nin ABD Büyükelçisi Münir Ertegün’ün cenazesini Türkiye’ye getirme ''gerekçesiyle'' yola çıkan Misuri zırhlısı, 5 Nisan 1946’da İstanbul’a geldi.


Misuri, I. Dünya Savaşı’ndan kalma Yavuz, Sultanhisar ve Demirhisar gemilerince Çanakkale’de karşılandı.

Misuri, Kızkulesi önünde ve Dolmabahçe Bezmi Alem Camii'ne asılan “Welcome” (Hoş geldiniz) mahya ve pankartıyla selamlandı.

Misuri’nin gelişinin anısına PTT, “Missouri” adlı 3 pulluk bir seri yayınladı.

Misuri’nin şerefine TEKEL de 50 sigaralık özel sigara üretti.

Misuri’nin gelişi anısına, Hereke halı fabrikasında 18 küçük halı üretildi.


Misuri’nin gelişi öncesinde Karaköy-Beşiktaş sahili arasındaki evler ve Beyoğlu’ndaki bazı binalar boyatıldı.

Misuri’ye jest olsun diye Taksim’e büyük bir Misuri resmi kondu.

Misuri mürettebatının hoşuna gitmesi için gece kulüpleri ve barların önüne “Welcome “ ve “Burada İngilizce konuşulur” yazılı tabelalar konuldu.

Misuri mürettebatını en iyi koşullarda “ağırlamak” ve “rahatlatmak” için İstanbul genelevleri beyaza boyanıp hayat kadınları muayene edildi.

Ve Misuri’nin gelişinde, İstanbul’da Türk-İslam tarihinde bir ilk yaşandı:

Dolmabahçe Sarayı’nın hemen yanı başındaki Bezm-i Alem Valide Sultan Camii’nin minareleri arasına “Welcome” mahyası asıldı.


1946’da caminin minareleri arasına asılan o mahya, garip bir biçimde, Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğine ışık tutuyordu.

İsmet Paşa, CHP ve Türkiye “eksen değiştiriyordu”. Artık, eski dost Sovyet Rusya ve Almanya’dan uzaklaşan Türkiye, sessiz sedasız ABD eksenine doğru kayıyordu…

1946’dan sonra, Marşal Yardımı, Truman Doktrini, ABD ile imzalanan ikili anlaşmalar ve Misuri’nin gelişi, hepsi bunun işaretiydi.


Bu süreçte, Almanya’dan uzaklaşıldığını vurgulamak için “Irkçı-Turancılık Davası’yla” Irkçı-Turancılar tavsiye edilmiş, Rusya’dan uzaklaşıldığını vurgulamak için de Komünizm ve Solla mücadeleye başlanmıştı. Bunu yaparken de ABD’nin bir dediğini iki etmeyen, “sadık dindarlar” yetiştirmek için çalışmalar başlatılmıştı.


İşte, 1946’da Misuri zırhlısının İstanbul’a gelişinde Bezmi-Alem Valide Sultan Camii’ne asılan o “Welcome” mahyası, Türkiye’nin gelecekte, “din” ve “dindar” kullanılarak, ABD güdümüne sokulacağının ilk işareteydi…


1946’da Misuri zırhlısının İstanbul’a gelişinde camiye “Welcome” mahyası asanlar, birilerinin tam 23 yıl sonra, İstanbul’a gelen ABD 6. Filosu’nu kıble yapıp karşısında namaz kılacaklarını tahmin bile etmemişti.


YANKEE GO HOME

Türkiye Komünist Hareketi (TKH) üyeleri Sarayburnu'na demirleyen ABD'nin 6. Filosu'na ait savaş gemisini Galata Köprüsü'ne asılan pankart ile protesto eder.

Ve 1969’da ABD 6. Filosu Türkiye’ye geldi.


Filo, ilk durağı olan İzmir’de protestoyla karşılaştı. Sömürgecilik karşıtı öğrenciler, sendikalar ve sivil toplum kuruluşları ABD emperyalizminin simgesi durumundaki filonun İzmir’e girmesini istemiyordu.

6. Filoya “Defol” diye bağıranlar içindeki en ilginç grup, hiç kuşkusuz “genelev çalışanlarıydı”. 1946’da Misuri zırhlısını “çiçeklerle” karşılayan İstanbul genelevlerinin aksine, 1969’da İzmir genelevleri, ABD askerlerine kapılarını kapatarak, dünyada görülmemiş bir eyleme imza atmışlardı.

6. Filo, Misuri zırhlısı gibi karşılanacağını sanmıştı; ama çok yanılmıştı. Türkiye’deki bütün sömürgecilik karşıtı güçler 6. Filo’ya karşı bayrak açmıştı.


1960’larda gençliğin “devrimci” ve “Atatürkçü” kabarışı, 6. Filo’ya ve ABD askerlerine Türkiye’yi dar etmeye başlamıştı. İstanbul, İzmir, Trabzon’da şiddetlenen 6. Filo karşıtı eylemler, 1968 Temmuz'unda zirveye çıktı. Bunda ABD askerlerinin, Türk bayrağını yırtmaları ve Türk kızlarını taciz etmelerinin büyük etkisi vardı. Urfa, Maraş ve Antep’in ruhu Deniz Gezmiş’in deyimiyle “Yeniden Kuvvayı Milliyeci” ve “İkinci Kurtuluş Savaşçısı” gençlikte canlandı.


Temmuz ayında, İstanbul’da sürekli protesto edilen ve tartaklanan ABD askerlerinin korunması için, dönemin AP İçişleri Bakanı “milliyetçi” Faruk Sükan, emniyet teşkilatına kesin emir verdi. Bu emir üzerine İTÜ yurdunu basan polis, devrimci genç Vedat Demircioğlu’nu camdan aşağı atıp öldürdü.


Türk gencinin kanı, Amerikan askeri için döküldü; ama ABD askeri de ertesi gün denize döküldü. Sömürgecilik karşıtı 68 kuşağı, 6. Filo’nun İstanbul’a gelmesine sonuna kadar karşıydı. Hazırlıklar yapılmıştı, karaya çıkan ABD askerleri denize dökülecekti.



Taksim’de Deniz Gezmiş’in önderliğinde toplanan yüzlerce genç, Dolmabahçe’ye yürüyüşe geçti. “İstanbul, Amerikan genelevi, Türk kızları Amerikan cariyesi olamaz” diyen gençlerin etrafında kısa sürede halktan ve esnaftan binlerce kişi toplandı. Yakalanan tüm ABD askerleri de denize atıldı.


1969 Şubatında İstanbul halkı ve devrimci gençler, 6. Filo’nun İstanbul limanına geleceğini duydu. Vedat Demircioğlu cinayeti ve Denizlerin Dolmabahçe’den ABD askerlerini denize dökmesi, halkın zihninde tazeydi.

İstanbul’da ABD karşıtı yürüyüşler düzenleniyordu. 13 Şubat’ta Çemberlitaş’ta başlayan “Kızlar Yürüyüşü”nde taşınan pankartlarda “Türkiye 6. Filo’nun genelevi değildir”, “Türk Kadını onurunu koruyacaktır”, “Amerikalı it, evine git”, “Ya İstiklâl, Ya Ölüm” yazmaktadır.


16 Şubat 1969’da sömürgecilik karşıtı gençler ve işçiler Beyazıt’tan Taksim’e “Emperyalizme Karşı Mustafa Kemal Yürüyüşü” başlattı. 40 bine yakın bir kalabalık toplandı. En önde Türk bayrağı, arkada ise şu pankartlar vardı:


“Geldikleri gibi gidecekler”, “Emperyalizm ve yerli uşaklarına karşıyız”, “Sükan’ın polisi Türk olduğunu unutma”, “Öleceğiz, Atatürk’ün yolundan dönmeyeceğiz”, “Rezil Coni bir daha gelme”, “Amerikan iti toprağımızda havlayamaz”, “Amerika’yla tartışılmaz, savaşılır”, “Yaşasın ezilen dünya halklarının kurtuluş savaşları”, “Emperyalizm ve sömürüye karşı işçi yürüyüşü…”

Böylesine büyük bir halk tepkisine rağmen 6. Filo, Kabataş açıklarında durmaktaydı.


68 kuşağının karşıt gösterileri, bu gösterilerdeki sol sloganları, (1946’dan itibaren palazlanmaya başlayan) Türk-İslamcı gençleri çok rahatsız etmeye başlamıştı. Türk-İslamcılar, (Türkler, 8. yüzyıldan beri zaten Müslümandır. Türk-İslam Sentezi kavramı ise ABD yapımıdır; Türk ve İslam kavramlarının içinin ABD çıkarları (Yeşil Kuşak) doğrultusunda doldurulması sonunda 1950'lerde ortaya çıkmıştır. Gerçek Türkçülükle uzaktan yakından alakası yoktur.) Türk Talebe Birliği, İlim Yayma Cemiyeti, Komünizmle Mücadele Derneği gibi derneklerle örgütlenmişler, hatta sol gösterilere karşı bir de ''Kırklar Komitesi'' adıyla bir “direniş komitesi” kurmuşlardı. O gün o komitede yer alan bir ismin yıllar sonra Cumhurbaşkanı olabileceğini kim tahmin edebilirdi ki? O isim Abdullah Gül’dü.


1969'UN YANDAŞI


O günlerde “eylemci öğrencileri”, “din düşmanı”, “vatan haini” gibi gösteren ve yaptığı yayınlarla adeta 6. Filo’nun Türkiye’deki temsilcisi gibi davranan gazeteler vardı. Bunların en önemlisi İslamcı Mehmet Şevket Eygi’nin sahibi olduğu Bugün gazetesiydi.


12 Şubat 1969 tarihli Bugün gazetesi, “Tarihimizin en kara günü” manşetiyle çıktı. M. Şevket Eygi, 11 Şubat günü Beyazıt Kulesi’ne kızıl bayrak çeken “kızıl komünistlere” hadlerinin bildirilmesi gerektiğini yazmıştı.

14 Şubat günü de Türk Talebe Birliği, “Bayrağa saygı toplantısı” yaptı.

Komünizmle Mücadele Derneği, Türkiye’nin dört bir yanından cahil insanları “Cami’ye Saygı” mitingi düzenlemek bahanesiyle İstanbul’a toplamaya başladı. Bu miting, 6. Filo’nun İstanbul’a geleceği 16 Şubatta 6. Filo’nun hemen karşısındaki Dolmabahçe Camii'nde yapılacaktı. Gerçek amacın camiye değil, ABD’ye ve 6. Filo’ya saygı ve bekçilik olduğu açıktı.


16 Şubat’ta İstanbul’da irticai bir ayaklanma tertiplendiği açıktı; Bugün gazetesinde Mehmet Şevket Eygi’nin çağrıları “kışkırtma ve kan” kokuyordu:


“Büyük fırtına patlamak üzeredir. Müslümanlar ile kızıl kafirler arasında topyekun bir savaş kaçınılmaz hale gelmiştir... Müslüman kardeşim, sen bu savaşta bitaraf kalamazsın. Ben namazımı kılar, tespihimi çekerim, etliye sütlüye karışmam deyip de zulüm edenlerden olma, gözünü aç bak..."

Komünizm küfrüne karşı derhal silahlan. İslam’da askerlik ve cihad ihtiyâri değil, mecburidir… Cihad eden zelil olmaz. Sağ kalırsa gazi olur. Canını veren şehitlik şerefini kazanır... Ezanlar susturulmasın, Müslümanlar komünizmle çarpışan devlet kuvvetlerine yardımcı olsunlar.”

Komünizmle Mücadele Dernekleri Genel Başkanı İlhan Darendelioğlu da kışkırtıcılardan biriydi: “Pazar günü komünistler miting yapacak, biz bu mitingde savaşacağız. Silahı olan silahıyla, olmayan baltasıyla gelsin.”


GERÇEK MİLLİYETÇİ KİM


6. Filo İstanbul’a girmeye hazırlanırken saflar da belirginleşmişti:


Bir tarafta sömürgecilik karşıtı, bağımsızlıkçı, ABD karşıtı “solcu” gençlik; diğer tarafta ise dinci, ABD yandaşı “sağcı” gençlik…


Solcu gençlik, “Yankee go home” diye bağırmaya hazırlanırken, Sağcı gençlik, “Komünistler Moskova’ya” diye bağırmaya hazırlanıyordu.


Yani, bir tarafta ABD emperyalizmine baş kaldıranlar, diğer tarafta ise ABD emperyalizmine başkaldıranları “Komünist” diye adlandırıp onlara başkaldıranlar vardı.


İşin en tuhaf yanı, ABD emperyalizmine başkaldıranlara saldıranlar, “bayrağa saygı” toplantıları yapan ve kendilerini “milliyetçi” olarak gören gençlerdi. Ama bu “milliyetçi gençler”, ne hikmetse “Türk bayrağını yırtan” ABD emperyalizmini “tekbirlerle”, “dualarla” hatta “namazlarla” karşılayacaklardı.


YIL 1969 - 6. FİLOYU KABE YAPANLAR

17 Şubat 1969 Pazar günü İstanbul’da ABD’lileri bile şok eden bir olay yaşandı: Kamyonlarla ve otobüslerle Anadolu’nun her yanından taşınan dinci-ülkücü komandolar, Dolmabahçe’de demirli 6. Filo’ya ait bir gemiyi “kıble” yapıp namaz kıldılar.


Tekbirlerle kılınan “cihad” namazından sonra “Ya tam susturacağız, ya kan kusturacağız”, “Kanımız aksa da zafer İslam’ın” sloganlarıyla Taksim’e yürüdüler. Burada binlerce militana bomba, taş, sopa, satır dağıtıldı. Taksim’e sömürgecilik karşıtı gençlik liderlerinin resimleri asıldı. Duvarlara “Görüldüğü yerde öldürün” ilanları yapıştırıldı.


Taksim Meydanı’na giren korunmasız halk, karşısında birden bire bu “Amerikan cihatçılarını” buldu. Polisle birlikte halkın ve sömürgecilik karşıtı gençlerin üstüne saldıran “gericiler”, ellerindeki bombalar ve bıçaklarla birçok kişiyi yaraladı; Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan’ı ise öldürdü.


İçişleri Bakanı Sükan, olayları “Sağcılara Molotof atan solcuların” çıkardığını açıkladı. ''Kanlı Pazar'' diye tarihe geçen olayların sorumlusu olarak Türkiye İşçi Partisi’ni gösterdi.


Demirel ise “Bunlar hür olan memleketlerin işaretidir” demekle yetindi. Aslında cinayetin faali belliydi: ABD ve AP, 6. Filo’yu İstanbul’a sokmak için “işbirlikçi” basını provokatör; “dinci-ülkücüleri” ise “kiralık katil” olarak kullanmıştı.

(Ali Özsoy, “Şeriatçıların ve Ülkücülerin Amerikancı Tarihinden Bir Sayfa”, Türk Solu, 21 Şubat, 2005, Sayı.76.)


PARANIN DİNİ İMANI


1969’da Mehmet Şevket Eygi’nin, ABD 6. Filosu’nu protesto edecek solcu gençlere karşı neden o kadar büyük bir kampanya yürüttüğü çok sonradan anlaşılacaktı.


Kanlı Pazar’dan tam 20 gün sonra Mehmet Şevket Eygi adına Cidde’den gönderilen tam 350 bin dolar, Hollanda da bir bankaya yatırılmıştı. (München Commerzbank a.g.jurnalist Mehmet Şevket Eygi. Konte No: 86473/4936, Tarih: 8,3,1969).

(Cengiz Özakıncı’dan aktaran: Gürkan Hacır, “6. Filo’yu Kimler Kıble Yapıp Namaza Durdu?”, Akşam, 12 Aralık 2010.)


HER ŞEY NASIL DA AYNI - DEJA VU


O günün sömürgecilik karşıtı, eylemci öğrencileri “örgüt mensubu, terörist” olmakla suçlanmış, “vatan haini” olarak adlandırılmış, işkenceden geçirilmiş, dövülmüş, hatta öldürülmüştü. Bugünün sömürgecilik karşıtı, eylemci vatanseverleri de “örgüt mensubu” olmakla suçlanıyor “vatan haini” olmakla adlandırılıyor, işkenceden geçiriliyor, dövülüyor ve hatta öldürülüyor. O günün yandaş “dinci” basını, “eylemci öğrencileri” hedef göstermişti. Bugünün yandaş “dinci” basını da “eylemci öğrencileri” hedef gösteriyor.


O günün İslamcıları, ABD emperyalizmini kıble yapıp, önünde namaza durmuştu.


Bugünün İslamcıları da ABD emperyalizmi önünde boylu boyunca eğilmiş durumdalar; sadece eğilmekle de kalmamışlar, ABD vatandaşı olmuşlar, çocuklarını ABD de okutmuşlar, ABD’den icazet almışlar ve hatta ABD de yaşamaya başlamışlardır.


Bu yazıyı, “emperyalizmin ve paranın esiri olmamış”, bu ülkenin gerçek dindarlarına atfetmek gerekir… Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal’in yanında mücadele eden, Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi, Havzalı imam Sıtkı Hoca, Ankara müftüsü Rıfat Börekçi ve şair Mehmet Akif gibi başı dik, alnı açık, yüreği temiz, bağımsızlık ateşiyle yanıp tutuşan, hiçbir şeyin satın alamayacağı gerçek dindarlarına…


Bize ne Abd ne Rusya ne de içerdeki emir kullarından fayda vardır; hedefimiz tam bağımsız çağdaş demokratik Türkiye Cumhuriyeti'dir.



Kaynaklar :

(Ali Özsoy, “Şeriatçıların ve Ülkücülerin Amerikancı Tarihinden Bir Sayfa”, Türk Solu, 21 Şubat, 2005, Sayı.76.)

(Cengiz Özakıncı’dan aktaran: Gürkan Hacır, “6. Filo’yu Kimler Kıble Yapıp Namaza Durdu?”, Akşam, 12 Aralık 2010.)




40 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


Yazar Hakkında
WhatsApp Image 2022-11-17 at 2.45.19 PM.jpeg

Muzaffer Haluk Hızlıalp 30.11.1962 yılında İstanbul’da doğmuştur. İlk öğrenimini Erenköy ve Yıldız İlkokullarında, orta ve lise öğrenimini Fransız Saint-Benoit Erkek Lisesi’nde, Üniversite eğitimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde, lisans-üstü eğitimini ise İngiltere King’s College’ da tamamlamıştır.

#GunesInsan

Yeni bir çalışma yayınladığımda güncelleme almak için bloguma abone olun.

Teşekkur ederim!

bottom of page