GÜNEŞ-DÜNYAMIZ (ACUN) VE ATMOSFER
Güncelleme tarihi: 31 Oca 2023
Dünyamız (Acun’umuz) üzerindeki yaşamın temel kaynaklarını biraz daha yakından
tanımaya çalışalım…
Bugünkü bilimsel bilgilerimize göre ;
Büyük Patlama (Big Bang) 13.8 milyar yıl önce oluştu…(Bazı kaynaklar Evrenin tek bir ‘’Büyük Patlama’’ dan oluşmadığını, bir ‘’Büyük Patlamalar’’ döngüsünün varlığını da savunmakta…)
Güneş Sistemimiz 4.6 milyar yıl önce;
Dünyada yaşam ilk Güneş Sistemi oluşumundan başlayarak 700/800 milyon yıl sonra, yani 3.8 milyar yıl önce;
İnsanımsı ya da ilk insan atalarının (yani Neandertal, Homo Erectus, Sapiens, Denisovans,…) ortaya çıkışı ise son 200 bin yıl içinde…
Güneş Sistemi çoğunluğu Hidrojen olan geniş bir gaz-toz-buz hammadde bulutu halinde başlar. Bu bulutun kütlesi Güneşten fazladır. Atom ve molekül devinimi olmayan -263 derece C cıvarında bir ‘’ısısı’’ vardır. Burkan (Kütle Çekim Gücü-Gravitasyon) ile bu bulutun değişik bölümleri birbirine çekilir, büzülür. Bulut büzüldükçe Burkan da artar. Büzülme sırasında ‘’açısal momentum’’ da artar; yani bir başka deyişle yarıçap küçüldükçe bulutun dönüş hızı da artmaktadır. Bu şekilde ‘’merkezkaç’’ kuvveti de ortaya çıkar ve yörüngeler oluşmaya başlar. Bu sürecin sonuna doğru bulutumuz (nebulamız) bir bisiklet tekerkeği gibi dönen ve ortasında Güneşimizin atası olan yoğun bir gaz topu ya da diskine dönüşür.
Burkan aynı zamanda bizi ve denizleri Acun üzerinde tutar ve atmosfer gazlarını yere yakın düzeyde yoğunlaştırır.
Bulutun (Nebula’nın) hacmi küçüldükçe içerdiği gaz sıkışır. Böylece, gazın sıcaklığı aşırı derecede yükselir. En çok basınç gören ve ısınan Güneş Ata’nın merkezindekiler olur. Isı yükseldikçe gaz molekülleri daha hızlı hareket eder, böylece aralarındaki çarpışma artar. Güneşte en çok bulunan Hidrojen (H) gazı atomu Hidrojen moleküllerinden (H2) parçalanarak oluşur.
Hidrojen atomu pozitif (+) yüklü bir proton çevresinde salınım gösteren (-) yüklü elektrondan oluşur.
Hayal ötesi yüksek ısılar, atomlar arası çarpışmaların elektronları protonlardan ayıracak ölçüde güçlü olmasına yol açar ve Güneşin iç bölgesi proton/elektron gazına dönüşür. Sonuçta, Güneş Ata merkezindeki bu yüksek sıcaklık etkisiyle protonlar, 4 protonu Helyum atomunun çekirdeğine ozlaştıran (dönüştüren) bir nükleer tepkime ile birleşmeye başlarlar. Yani Hidrojen (%71) Helyum (%27) , sonrasında da Oksijen (% 0,97), Karbon (%0,4), Azot (Nitrojen) (%0,096) atomlarına ozlaşma (dönüşme) süreci başlar. Hidrojen-Helyum tepkimesi Güneşin enerjisini ve sürekliliğini sağlar.
Helyum çekirdeğinin kütlesi kendini oluşturmak üzere tepkimeye giren (4 Hidrojen protonunun) kütlesinden azdır.
Bu da ünlü e=mc2 formülünü doğrular (e-enerji; m-kütle c ise 300.000 km/sn’ lik ışık hızıdır). Buna göre kaybolan Hidrojen kütlesi enerjiye dönüşmüştür.
ACUNUN ATMOSFERİ
Astronomik Atmosfer : 4.6 Milyar yıl önce Hidrojen (H) ve Helyum (He) dan oluşmuştur. Ayrıca Metan (CH4) ve Amonyak (NH3) gibi Hidrojen temelli bileşikler de vardır. Günümüzde bir çok bilim insanı ilk atmosferin Acunun çok sıcak olan yüzeyinden uzaya savrulduğunu düşünmektedir.
Jeolojik Atmosfer : İkinci ve daha yoğun atmosfer Acunun iç kısımlarındaki erimiş kayalardan volkanik etkinlik yoluyla yüzeye çıkan gazlar tarafından oluşturulur. O zaman çıkan gazlarla bugünkü gazların bileşimlerinin aynı olduğu düşünülür.
%80 Su buharı (H2O), %10 (CO2) ve Azot (N)…
Aradan geçen milyonlarca yıl boyunca Acunun içinden fışkıran gazlar bulut oluşumunu sağlayan su buharı üretti. Binlerce yıl yeryüzüne düşen yağmurlar, akarsu, göl, deniz ve okyanusları oluşturdu. Bu dönem boyunca önemli miktardaki CO2 okyanuslarda çözündü; önemli bir kısmı ise karbonatlı tortul kayaçlar, kireçtaşı (CACO2) içinde hapsedildi. Atmosfer Azot (N) bakımından daha zengin hale geldi. Bu ikinci atmosferimizin sıcaklığı ise 85-110 derece C cıvarında idi.
Biyolojik Atmosfer : İlk canlı yaşamın aerobik (oksijen ortamlı) mi yoksa aerobik olmayan (anaerobik) bir yaşam mı olduğu önemli bir sorudur. Bilimsel bulgular ‘’biyolojik dönem’’ öncesinde atmosferimizin yapısında serbest Oksijenin olmadığını ortaya koyar. Yaşamsal temel organik yapıtaşları Oksijenin varlığında oluşamamaktadır.
Günümüz atmosferinde ise Azottan sonra en bol Oksijen (O2) bulunması ve bugünkü düzeyine ulaşma süreci çok yavaş olmuştur. Bu süreçte su buharı, Güneşten gelen yüksek enerjili ışınlar tarafından Hidrojen ve Oksijene ayrılır. Oksijen atmosferde kalır; daha hafif Hidrojen ise uzaya kaçar (Atmosferdeki hacimsel Hidrojen % 0,0006).
2/3 Milyar yıl önce mevcut O2 çok düşük düzeyde olmasına karşın, bazı ilkel bitkiler oksijensiz (anaerobik) ortamda gelişmişlerdir.
Yani; 2,5 Milyar yıla kadar Anaerobik Atmosfer; 2,5 Milyar yıl öncesinden günümüze kadar ise Aerobik Atmosferden söz edebiliriz.
Bitki gelişimi sonrası, Atmosferdeki Oksijen miktarı hızla artar ve bundan 200/100 milyon yıl önce bugünkü düzeyine ulaşır.
Yerkürenin devasa kütlesi, Atmosferi oluşturan gazları, Burkan (Kütle Çekim Gücü) sayesinde kendine bağlar. Herhangi bir gaz parçacığının Burkan’dan kurtulup uzaya kaçabilmesi için yaklaşık 11 km/sn hıza ulaşması gerekir. Oysa Atmosfer moleküllerinin hızları 500 m/sn’ dir….
Güneş Rüzgarları yani Güneşten yayılan elektrik yüklü parçacıklar Acunun manyetik alan kalkanı sayesinde hızları saniyede 100’lerce km olmasına rağmen etkisiz kalır. Kalkan, Atmosferdeki yaşamsal gazları ve Acunu Güneş Rüzgarları ve yoğun radyasyondan korur.
Dünyayı etrafı manyetik alan ile çevrelenmiş büyük bir küresel mıknatıs gibi düşünebiliriz. Çekirdekteki eriyik-sıvı demir ve nikelin hareketiyle bir elektrik akımı oluşur; bu elektrik akımı manyetik alanları meydana getirir. Çekirdekteki sıvı metallerin sürekli devinimine bağlı olarak ta bir miktar manyetik alan oluşur ve bu alan çekirdekte yeni akımlar oluşturur. Bu sürekli akımlar ise daha da fazla manyetik alana neden olarak geri beslemeli bir döngü (ozlaşma) yaratır.
Acunun çekirdeğinde oluşan manyetizma, Güney Kutbu yakınlarında Acundan çıkar ve gezegenin etrafını dolaşıp Kuzey Kutbu yakınlarından tekrar çekirdeğe döner.
Manyetik alanın zayıflamasını araştıran bilim insanları Pasifik Okyanusu’nun ortasında bulunan volkanik adalarda ‘’manyetik kayıtlar’’ bulurlar. Bu kayıtlar alanın milyonlarca yıl boyunca azalma yerine ani ve büyük değişikliklere uğradığını göstermektedir. Havai Adaları’ndaki volkanlar zamanla adaların oluşumuna olanak vermis ve her lav püskürmesi anının manyetik kaydını saklamayı başarmıştı. Soğuyan lav katmanları ile gözlemlenir hale gelen bu kayıtlar alanın gücü ve yönü hakkında bilgi barındırıyor.
Kilauea Yanardağı’ndan alınan katı lav örnekleri Acunun manyetik alan yönünün farklı olduğu zaman dilimlerini açığa çıkartıyor. Acunun bilinen manyetik alan yönü yukarıda gördüğümüz gibi Güneyden Kuzeye doğrudur; bu yüzden pusula iğnesi de Kuzeyi gösterir.
Ancak eski lav örnekleri Güneyi işaret ediyordu…İlerleyen araştırmalar, ortalama her 200 bin yılda Acunun alanının ani ve 180 derecelik bir değişime uğradığını gösterdi. Verilere göre ise son değişimi 780 bin yıl önce olmuştu.
Asıl dikkat çekici nokta ise, yer değişiminden önce kutuplarda görülen manyetik zayıflama idi. Tam olarak netleşmemiş olsa da, bulgular Acunun yeni bir manyetik taklaya doğru ilerliyor olabileceği yönünde…Bu durum Acunun kutuplar dışındaki çok farklı bölgelerinin kozmik radyasyona maruz kalabileceği tahminlerini destekliyor. Yani Acunun zayıflama sonrası Mars gibi olmadan manyetik takla sonucu kendini toparlayabileceği ancak bu süreçte atmosferin savunmasızlığından dolayı radyasyon artışının insanlığı ve canlı yaşamı etkileyebileceği düşünülüyor…
Kaynak : https://spacemath.gsfc.nasa.gov/
Yazımızı sonlandırmadan kardeş gezegenimsi ‘’Theia’’ yı da unutmayalım. Acunda olup bitenden biraz da o sorumlu…
Gördüğümüz gibi Acun yaklaşık 4,6 milyar yıl önce oluşmakta olan Güneş Ata etrafında şöyle veya böyle bir yörünge tutturmuştu. Burkan bu işe aracılık yapmıştı…
Henüz lav ve kaya katmanlarından ibaret bir gezegenimsi küreydi…
İşte tam bu sırada yaklaşık Mars büyüklüğündeki kardeş gezegenimsi Theia Acuna çarptı. Atalar derki ‘’Herşey zamanını bekler’’; ben de diyorum ki ‘’hayatta başarısızlıktan ziyade, yanlış yerde ve zamanda harekete geçmek vardır’’…
Biz faniler de Theia’nın Burkan’ın kışkırtmasıyla Acuna çarpmasının bir tür görünmez kozmik kaza olduğunu düşünebiliriz. Ancak bugünkü Acunumuzu, mevsimlerimizi ve Ay’ımızı bu ‘’görünmez kaza’’ ya borçluyuz. ‘’Mevsimlerimizi de’’ diyorum, çünkü bu çarpışma sonucunda Acunun ekseni Güneş Ata’ya biat edercesine 23,5 derece eğilir ve böylelikle Güneşin delici okları (ışınları) direk olarak Acunu hedef almaz …
Önemli not : Tekrar hatırlatmak istedim…Bu makalede geçen ‘’Acun’’ sevgili Acun Ilıcalı değildir. Eski Uygur Türkçesi’nde Acun ‘’Dünya’’ demektir…Burkan’ın ise ‘’Avrupa Yakası’’ dizisinden ‘’Burhan’’ karakteri ile ilgisi yoktur, Eski Uygur Türkçesinde ‘’Kütle Çekim Gücü- Gravitasyon’’ anlamına gelir…
Comments