top of page

ATA ve KİTAPLARI

Güncelleme tarihi: 13 Nis



ANITKABİR KİTAPLIĞI
ANITKABİR KİTAPLIĞI

Tabi burda herkese Atatürk’ün Anıtkabir’deki kitaplığını ziyaret etmelerini öneririm. Yaklaşık 4000 kitap okumuş, okumakla da kalmayıp yanlarına ve kağıtlara notlar almış. Yapılan çalışmaları sürekli olarak tenkit ve eleştiriye açık tutmuş, bundan çekinmemiş, çünkü amacı gerçeğe ulaşmak ve halkını bilgilendirmek, kendi bilgi seviyesine ulaşmalarını hatta geçmelerini sağlamak.



Anıtkabir Derneği, Atatürk’ün okuduğu tüm kitapları altını çizdiği yerlerle beraber kitap haline çevirmiş. Bu linkten PDF olarak ulaşmak mümkün.

Müthiş bir arşiv çalışması olmuş. Mutlaka incelemenizi tavsiye ederim.

Atatürk’ün okuduğu eserlere baktığımızda Atatürk’ün özellikle dil ve tarih tezinin doğrudan ve tamamen Batılı bilim insanlarının açık seçik yazdıklarına dayandığını görmek mümkün. Atatürk tarih tezini ortaya koyarken pek az yorum katarak zamanının geçerli bilimsel sonuçlarını derleyip yansıtmış.


Atatürk’ün dil notlarını ve altını çizdiği satırları doğrudan aktarmak mümkün. Yukarıda sizlerle paylaştığım Kaynaklar: “Atatürk’ün Okuduğu Kitaplar” serisi. 24 cilt, toplamda 13 bin kadar sayfa. Anıtkabir Derneği Yayınları’ndan.


Döneminin iki çok önemli yabancı bilim insanını okumuş ve ilham almış.


Biri François Lenormant (1837-1883), Fransız arkeoloji profesörü, antik tarih yazımında devrinin en iyi bilinen birkaç yazarından biri. Öteki yine Fransız Leon Cahun (1841-1900), o da devrinin makaleleri, kitapları en çok okunan Doğu bilimcisi.


Sanılmasın ki bu iki yazar ve daha sonra göreceğimiz yazarlar Türk dostu, Turan hayranı oldukları için bunları anlatmışlar. Hayır, biraz dikkatli bakarsak bu Batılı yazarların Türkleri ilkel bir kavim, Türk dilini gelişmemiş bir dil saydıklarını göreceksiniz. Bu yazarlar “Aryen” dedikleri milletleri gelişmiş millet ve üstün ırk olarak kabul etmeye devam ediyorlar. Yani bunlar Türklere karşı olumsuz önyargılarını sürdüren bilim insanları. Fakat kanıtların somutluğu karşısında ''bilimsel tarafsızlık ve dürüstlükleri'' gereği Batı uygarlığının Türk-Turan uygarlığına dayandığını kabul etmek, ifade etmek durumunda kalıyorlar.


LEON CAHUN: BİLİM VE SANAT DOSTU TÜRKLER


Eser: “Asya Tarihine Giriş – Başlangıçtan 1405’e Kadar Türkler ve Moğollar”, Paris – 1896; Yazar: Leon Cahun – Mazarine Kütüphanesi Müdür Yardımcısı…


Türkler ve Moğollar bilimin ve yönetimin, kaba güçten ve inançtan daha önemli olacağı döneme kadar, Asya'ya ve Doğu Avrupa'ya hâkim oldular… Türkler ve Moğollar kılıçla yapılabilecek her şeyi yaptı. Askeri düşüncenin somut örneğiydiler. Cesaret, itaat, doğruluk, iyi niyet gibi erdemler gerçek savaşçı insanların sahip oldukları erdemleridir. Dürüst yönetici ve gerçek idareciydiler.


Bilimi ve sanatı küçümsemek şöyle dursun, entelektüel şeyleri onurlandırırlardı. Bunları uygulamayı düzenli bir şekle sokmayı denediler. Ama kendilerine özgü düşüncelerinin kalıbı, Çin veya Pers uygarlığını durduramayacak ve değiştiremeyecek kadar dar ve ilkeldir. Bu kalıp içine zorla sıkıştırılmış bu düşünce yapısı, kendi kabını kırmakta ve Türk ruhunda doğal olan görme netliğinin ve doğruluğunun verdiği derin etkiyi yitirmesinde etkili oluyordu. Cilt 12, S. 477-78


Not: 1873 yılında toplanan Uluslararası Oryantalistler Kongresi’ne bir rapor sunan Leon Cahun, Fergusson’un bulgularını doğrulayıp, 30 sayfalık yeni kanıtlar açıklıyor ve “Avrupa’da Aryenlerden önce Turanlıların yaşadığını” söylüyor. 1876’da “Revue Oriantale Americaine” dergisinde yayımlanan bir yazıda Fransa’da Ari dillerden önce konuşulan dilin Turani olduğu yazılmıştır… Atatürk bunları da getirtip okumuştur.


Leon Cahun Altay dağlarının etimolojisi üstüne düştüğü notta bunu “Al-Taiga” biçiminde çözümlemiş, “taiga”nın = dağ anlamına; ‘al’ın ise Türkçede yükseklik anlamına geldiğini belirtmiştir. S. 481


Böylece Latince, İngilizce “altitude”: yükseklik ve “elevate” kaldırmak sözcüklerinin Türkçe “ulu, uluğ” kaynaklı olduğu iddiamız doğrulanıyor.


LENORMANT: SÜMER’İ KURAN VE İLK YAZIYI BULAN TÜRKLER


Eser: Doğu’nun Eski Tarihi (Fransa Akademisi Tarafından Onurlandırılmış Eser), 1. Cilt Paris -1881; Yazar: François Lenormant


Kalde'nin metalurjisini Sümerlere ve Akadlara, yani Turani ilkel topluluklara dayandırıyor ve çivi yazısının dünyanın bu köşesinde yerleşmesini de onlara bağlıyoruz. Bundan dolayı, bize, bu olayları burada kısaca anlatmaktan başka bir şey düşmemektedir. Cilt 12, S. 59


Asur araştırmalarının en dikkate değer ve en beklenmeyen sonucu, eski toplulukların ulaştıkları gelişmelerin, İskitlere bağlı olmasıdır. İskitlere de Turanî denilmektedir. Dünya'nın bu kısmındaki ilk medeniyetlerin de doğmasına sebep olan, Aryen'ler ve Sami'lerden evvel bütün Ön Asya'da baskın olan, az çok Altaylı ırka akraba olan kavimlere Turanî kavimler denmektedir. Bu çalışmalar, çivi yazıları çözülene kadar tamamen ihmal edilmiş bir geçmiş üzerine ışık tutmaktadır. Öyle ki bu çalışmalardan, bugüne kadar Schem [Sam] ve Yapheth [Yafes] 'in göçlerinden beri, Aryenler ve Samiler göçebe çoban hayatı yaşarlarken, uygarlaşmış bir Asya'nın var olduğunu ve Turani ve Kouchite kavimlerinin de uygarlaşmış olduğunu öğreniyoruz. S. 50


Şimdi, Turanî dediğimiz kitlelerin yayılımının en güney ucuna, ilkel Kalde'nin Sümerlerine ve Akadlarına gidelim. Farklı kökenlerden iki topluluğun oturduğu bu bölgede, daha eski yerleşmiş ve medenileşmiş olanı Turanîdir ve Sami değildir. Bu toplulukta metallerin, eski ve yükselmekte olan bir sanayisini görüyoruz. Bu sanayinin ürünleri, örneği ve etkisi Asur ülkesine, Suriye'ye ve Arabistan'a yayılmaktadır. S.58


Julius Oppert’in uyarısını dikkate alırsak bu çivi yazısının ve metalurjinin Kuzeyden gelenlerce yaratıldığı sonucuna varırız. S. 58,59


Not: Oppert zamanının en önemli Sümerolog’u olarak Sümer dilinin Turani ve Türkçeye benzer olduğunu ilk yazan kişidir.


LENORMANT: DEMİR İŞLEMENİN İLK USTASI TÜRKLER


Çinliler ve Müslüman yazarlar tarafından bize aktarılanlar, Altayların güneyinde, çok eski zamanlardan beri Tiyen Şan'da (Tanrı Dağları) oturan Türk - Tatar topluluklarının, gerekli işlemleri de geliştirerek, demir imalatına kendilerini verdiklerini göstermektedir. Bu topluluklar, Tibetli kabilelerle karıştılar ve Çin'in Miao-tseu ve Yunan ve Latin yazarların Seres dediği grupları oluşturdular. Miao- tseu'ler, daha önce de dediğimiz gibi, Çin göçleri gelmeden evvel de, yani milâttan en az yirmi beş yüzyıl (MÖ 2500) önce de demiri işliyorlardı. Seres'ler, Roma'da diğer herkesin demirinin kalitesini aşan kalitesi nedeniyle, demirleriyle meşhurdular. Bu demir, geniş Tibet platoları vasıtasıyla, Hint Okyanusu kıyılarına ulaşıyordu. S. 57


Büyü ile ve onunla yakın ilişki içinde, bugünkü Altaylı topluluklarla, bugün ancak geleneklerde ve Antik Asya'da izlerini bulduğumuz Turani topluluklar arasında önemli bir ilişki bulunmaktadır. Bu da, Eckstein Baronu'nun gayet güzel belirttiği gibi, metalürjinin gelişmesi ve onları bu sanata bağlayan bir efsanevi kavramlar çevriminin mevcudiyetidir. Bunlar, kendi geleneklerine göre de, başkalarının geleneklerine göre de muhteşem metal işçileri olup, maden ve demir ocağı tanrılarına taparlar. Bu kavimlerin etkisiyle, onların yerlerini alan ve onları yerlerinden süren halklarda da bu tanrılar gizli zenginlikleri yönetmişler. (Not: İlgili sayfalarda Finliler, Letonlar, Litvanyalıların demirle ilgili Turanlı efsanelerinden bahsetmekte.)


Türkler ve Moğollar, beşiklerini ve cennetlerini, Altayların her bir tarafı demir açısından zengin dağlarla çevrili bilinmeyen bir vadisine yerleştirmektedirler. Ataları bu hapishaneden, demir kayaları eriten yoğun bir ateşin açtığı koridordan geçerek çıkmışlardı. Demirin bu keşfinin hatırası, Moğollarda, yılda bir kez bayramla kutlanır. Cengiz Han da bu ilk demirciden gelmedir. Çin yıllıklarının Türk boylarından bahsettiği en eski dönemden beri, Çinliler Türklerin demirin işlenmesindeki becerisine işaret ediyorlardı. S. 50-51


Her türlü delil gösteriyor ki bizde Taş Devri'nin dolmenleri, yeni yeni yükselmeye başlarken, Asya'nın toplulukları, zaten asırlardır bronza ve demire ve son derece ileri bir medeniyetin bütün sırlarına sahiptiler. Aslında metallerin kullanımı … Aryenlerin göçlerinden önce Ön Asya'yı dolduran Turani milletlerde, en eski antikiteye kadar gider. İşte bundan dolayı bu milletler ailesinin antropolojik tipinin, insan cinsinin iki temel tipi olan beyaz ve sarı ırkın bir karışımından oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu iki kanın oranı mensup olunan kabilelere göre değişmektedir. Bazen biri, bazen diğeri baskın gelmektedir. S.49


LENORMANT: ELAMLILAR TÜRK


Öncelikle, bu ülkenin (İran Coğrafyası) halkının bir Samî (Semitik) halkı gibi kabul edilmesine şaşırdık. Zira Elam ülkesi, linguistik açıdan Samî dünyasına tamamen yabancıdır. Esasen konuşulan dilde bazı yazılı anıtlara sahibiz. Bu dil, bu anıtlardan anladığımız kadarıyla, Med Ülkesinin eski ante-aryen nüfusunun diyalektlerinin bir derlemesidir ve bir ölçüde Altaylı dillere, özellikle Türkçe dalına akrabalık göstermektedir. S. 68 (Not: Persleri (MÖ 546-334) oluşturan kavimlerden Partlar (MÖ 247-MS 224) ve Medler (MÖ 700-550) gibi Elamlıların (MÖ 3000-646) da Türk kökenli olduğuna dair görüşlerin ilk kaynaklarından biri)


LENORMANT: KÜRTLER TURANLI


Daha sonra bu kabilenin nesli asırlar boyunca tamamıyla Aryenleşmişdir. Buna rağmen bugün, Turani ırktan Kaldelilere akrabalıklarına şahitlik eden "Kürtler" adını korumaktadırlar. S. 78 (Not: o dönem Kürtlerin Turanlı bir kavim olduğunu belirten çok sayıda anlatımdan sadece biri)


HİNT-AVRUPA DİLLERİNİN KÖKÜ OLARAK TÜRKÇE


Geçmişin önemli dilbilimcilerinden Robert Caldwell Hint-Dravit diliyle, Altay dilinin Saka ailesi adıyla birbirine akraba olduğunu yazmıştı. Lenormant kitabının Atatürk’ün altını çizdiği sayfalarında bu görüşü kısmen doğru buluyor, kısmen eleştiriyor. Ancak onun yaklaşımı bile Hint-Avrupa sözde dil ailesinin sadece Avrupa ayağının değil, Hint ayağının da Türkçeden kök aldığı tezimizİ doğruluyor.


Alıntıları çok önemli bilgilere işaret ediyor. Atatürk’ün altını çizdiği bölümlerde daha başka birçok ayrıntı var. İncelemekle bitmez. Sonraki bölümlerde başka yazarlardan çok önemli alıntılar da göreceğiz....


Kaynaklar

Anıtkabir Derneği, Atatürk’ün okuduğu tüm kitapları altını çizdiği yerlerle beraber kitap haline çevirmiş. Bu linkten PDF olarak ulaşmak mümkün.

François Lenormant - Ancient History of The East.

Leon Cahun - Introduction à l’Histoire de l’Asie, Turcs et Mongols des origines à 1405 (Asya Tarihine Giriş)

Robert Caldwell - Comparative Grammar of The Dravidian

Kaan Arslanoğlu makaleleri...


Comments


Yazar Hakkında
WhatsApp Image 2022-11-17 at 2.45.19 PM.jpeg

Muzaffer Haluk Hızlıalp 30.11.1962 yılında İstanbul’da doğmuştur. İlk öğrenimini Erenköy ve Yıldız İlkokullarında, orta ve lise öğrenimini Fransız Saint-Benoit Erkek Lisesi’nde, Üniversite eğitimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde, lisans-üstü eğitimini ise İngiltere King’s College’ da tamamlamıştır.

#GunesInsan

Yeni bir çalışma yayınladığımda güncelleme almak için bloguma abone olun.

Teşekkur ederim!

rm442-01-04-g-mockup.png

Bana Ulaşın

© 2022 by Haluk Hizlialp. Created by Badesim Kubak.

bottom of page