top of page

PANTEON-BİR ETRÜSK TAPINAĞI

Güncelleme tarihi: 4 gün önce


Roma sanatının kökleri Etrüsk ve Anadolu Hatti-Hitit-Minos-Girit-İyon-Karya-Likya-Lidya...kökenli Helenistik döneme kadar gitmektedir. Anadolu-Helenistik döneminin bitmesi sonucu sanatın yeni merkezi Batı Anadolu ve günümüz Yunanistan anakarasından Roma’ya kaymıştır. Roma tarihi, Cumhuriyet Dönemi (MÖ 509-31) ve İmparatorluk Dönemi (MÖ 31-MS 476) olmak üzere iki dönemdir. Birinci dönem genişleme, devleti güçlendirme ve fethedilen coğrafya kültürlerinin, sanat eserlerinin Roma’ya getirilme dönemidir. İmparatorluğun büyümesi, Mısır’ın alınması, antik çağ klasik sanatının benimsenmesi, heykel ve resimlerinin kopya edilmesi ise, ikinci dönemin en belirgin özellikleridir”. Cumhuriyet ve Senato - SPQR (Senatus PopulusQue Romae) dönemi Roma'ya kültür ve yönetim biçimini kazandıran Etrüsk uygarlığından kaynaklanır. Etrüskler MÖ 1000-MÖ 100 arasında İtalya'da yaşamış antik bir uygarlıktır.

Bu halk, Etruria adını verdikleri vatanlarında muhteşem bir uygarlık kurmuş ve özellikle MÖ 625-600 yıllarından itibaren Roma'nın temellerini atmıştır.


Etrüsk Roma’sının temellerini attığı Cumhuriyet Dönemi 500 yıla yakın sürdü ve sınırları Atlas Okyanusu’ndan, doğuda Fırat Nehri’ne kadar bütün Akdeniz ülkelerini kapsıyordu. MÖ 395 yılında ikiye ayrıldı. Batı Roma MS 476, Doğu Roma (Bizans) 1453 yılında Türk Sultanı Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u Osmanlı topraklarına katmasıyla tarih sahnesinden çekildi.

Etrüsk Kubbe tekniğinin en güzel örneklerinden biri Pantheon’da bulunur. Kubbenin ortasında yer alan yuvarlak bir açıklıktan gökyüzü görülmektedir. Bu yuvarlak açıklık, Etrüsk pagan-şaman inancında Güneş, Kutup Yıldızı ve Evrenin sonsuzluğu ile birlikte tinin (ruhun) ölümsüzlüğü düşüncesi ile bağlantılıdır.

Pantheon'un tepesindeki yuvarlak açıklık ile Etrüsk kurganlarının tavanlarındaki yuvarlak betimler aynı amaçla yapılmıştır. Aynı özellik eski Türk otağlarında da görülür. Gök kubbe ve gökyüzünü simgeler; kozmik döngülerin, Kutup Yıldızı'nın, Ay ve takımyıldız hareketlerinin, mevsim döngülerinin gözlendiği bu açıklık aynı zamanda otağdaki ocağın tam üstünde yer alır.

Bu kubbe tekniği Etrüsk mimari sanatının Roma'daki devamı niteliğindedir. Aynı tekniği Tarquinia ve Cerveteri'deki Etrüsk dönemi nekropol ya da kurganlarında da görmek mümkündür. Anadolu’daki Roma tapınak örnekleri ise Ankara Augustus Tapınağı, Aizanoi (Çavdarhisar- Kütahya) Zeus Tapınağı, Truva Atena Tapınağı, Efes Hadrian, Side Atena ve Apollon tapınaklarıdır.


Etrüsk Mimarisi ve Pantheon'dan bahsederken Etrüsk Tanrı Anlayışı ve Panteonuna da biraz değinelim...

Etrüsk dini insan biçimci (antropomorfik) çok tanrılı (politeist) bir inanç sistemidir; dolayısıyla bir pan-teona (bütün tanrılar) sahiptir. Etrüskler deniz, ırmak, dağ, gök, yıldırım gibi doğa olaylarına tin (ruh) atfederek bunları tanrılaştırmışlardır.

Bu bağlamda kadim Türk inanç sistemi olan Gök Tanrı inancının tüm pagan-şaman (kam) kült unsurları (gök-güneş (kün)-ocak-ateş-ana-ata-dağ-ırmak-hayat ağacı-kült hayvanlar-kurt vb...) ile ortak noktaları vardır. Bu nedenle inançlarının kökeninde, diğer antik dinler gibi, doğacı (natüralist) ve canlıcı (animist) nitelikler bolca bulunur. Bu inanç sisteminde genel olarak “Tanrı” kavramı Âsar (Lat. Æsar) kelimesiyle ifade edilir. Âsar, muhtemelen Helenistik dönem din ve felsefesini derinden etkileyen ve ışık ve hava bütünselliği bağlamında Zeus’la eşitlenen en yüce tanrısallık boyutu Etrüsk inanç sistemindeki Âsar ya da Aither’ den etkilenmiş gözükmektedir. Çünkü Etrüsk dilindeki Âsar, Aither ya da Türkçe'deki Eter, Esir kelimeleri varlıklardaki temel sonsuz enerji yapısını anlatmak için kullanılmış olup Avrupa dillerindeki eternal (eter-nal) kelimesinin de etimolojik anlamda öncülü konumundadır.


Etrüsk tanrı anlayışı iki katmanlıdır: Bunlardan ilki, insan biçimci niteliklerden uzak, adı ve varlığı gizli olan, salt ve aşkın en yüce tanrıdır. Panteonun ikinci katmanında gizli olan bu tanrının kendini doğaya yansıtan farklı görünümlerinden oluşmuş insani nitelikleri olan altı tanrı, altı da tanrıça olmak üzere on iki tanrının bulunduğu bir tanrılar topluluğu (panteon) yer alır. Bu on iki tanrının her birinin kendisine ait bir doğa olayı, kutsal yönü, belirişi (epifani'si) vardır ve hepsi birden On İki Boylu Etrüsk Birliği’ni oluşturur. Bu birliğin en yüce tanrısı Tinia, olgular (fenomenler) dünyasındaki geçerli yasadan (Töre'den) sorumludur. Türkçe kökenli tin (ruh) sözcüğü ile yakınlığı dikkat çekicidir. Fakat ne olursa olsun tek başına karar verecek kadar aşkın sayılmadığı için evrensel yasada (Evrensel Töre'de) herhangi bir değişiklik yapacağı zaman alt tanrılar meclisini toplayarak onlara başkanlık eder. İnanç sisteminin bu özelliği, Etrüsk toplumunun toplu yaşama ve yönetim ilkelerini (törelerini), meclis, danışma kurulu, kurultay özelliklerini de yansıtmaktadır. “Birlikte yaşayıp birlikte ölenler (Consentes/Complices)” anlamındaki tanrılar meclisi, Etrurya’nın her biri farklı tanrının yönettiği on iki budunluk siyasal birliğini oluşturur ki bu da Etrüsk teolojisinin yönetime (siyasete) ve toplumsal yaşama bir yansımasıdır. Evrendeki ‘yaşam (oluş)’ ve ‘ölüme' (bozuluşa) dair her olay, bu tanrılar meclisinin hükmünce gerçekleşen bir olaylar zinciri “kader (fatum)”dir. Tanrılar meclisinden çıkan bütün fatum’lar kutsal yasa (lex sacrata) olarak adlandırılır. Kutsal yasaya uymayan bir halk, “tanrıların gözünden” düşer. Bazı Etrüsk mit ve sanatında fatum’u kabullenemeyenlerin başına gelen akibet, ibretle betimlenmiştir. Bu, ölümün günahkârlıkla özdeşleştirildiği kadim anlayışın bir tezahürüdür. Tanrılar, insanlarda olduğu gibi uygarlıkların ömrüne dair bir fatum da belirler. Bu yazgıda toplumlara biçilen ömür on saeculalık (yüzyıllık) süreyi geçmez. Ortalama 119-123 yıla tekabül eden saecula (Lat. Saeculum), insan, şehir veya devlet yapısının ömrünü ve neslin yenilenme süresini hesaplamak için Etrüsklerce bulunmuş ve onların da tanrılarına dayandırdığı bir zaman hesabıdır. Saecula kavramı daha sonra Romalı tarihçiler tarafından kendi tarih kayıtlarını dönemlere ayırmak için kullanılmıştır.


Panteon tanrıları, Etrüsk semalarında yaşar. Tanrılar Etrüsk federal devlet yapılanması esas alınarak ve ek bölgeler dahil edilerek on altı gök bölgesine göre konumlanmışlardır. Bu tanrıların yerini en iyi, kendilerine Haruspis (Haruspice) adı verilen Etrüsk kamları (şamanları-kâhinleri) bilir. Gökte yaşayan ve kutsal yasaya göre gökleri ayakta tutan bu tanrılara adaklar-kurbanlar sunulur. Ayrıca belli mekânlara atfedilen tanrılar, kimi zaman kamın-şamanın kült yerini değiştirmesiyle yeni bir uğrak alana yerleşebilir.


Etrüsk tanrı adlarının birçoğu Helenistik mitoloji tanrılarına kaynak olmuştur. Bu bakımdan panteonu anlayabilmek için Helen mitleri ile karşılaştırmak faydalı olacaktır. Keightley bu benzerliği, Etrüskler ve Helen kavimleri arasında ticari ilişkilere bağlar. Nitekim bu iki halk aynı coğrafyanın çocukları olduğundan benzer din ve mitolojilere sahip olmaları gayet normaldir. Dolayısıyla bunu taklitçilikle karıştırmamak gerekir; çünkü öncelikle Etrüskler bu mit ve inanışları büyük olasılıkla eski anavatanlarından (Anadolu-Mezopotamya-Ural-Altay, Kuzey Karadeniz-Ukrayna...) devralmışlar yani birçoğunu kendileri üretmişlerdir. Hatta Helenistik kültürün bir ürünü kabul edilen İlyada Destan ve söylenceleri bile Truva’yı işgal eden Akha kavimlerinden ziyade Etrüsklerin öz ataları Truvalıları konu alması bakımından onlara aittir. Onlar, özellikle Anadolu'dan etkilendikleri benzer kavram ve karakterlere yeni anlamlar yükleyerek bambaşka bir inanç sistemi oluşturmuşlar ve benzer adlara sahip tanrıları kendi inançlarına göre farklı niteliklerle tarif etmişler hatta panteonlarına yeni öz kültür tanrıları eklemişlerdir.


Etrüskler ataerkil Helenistik panteonunun aksine tanrı ve tanrıçalarını hiçbir zaman tek düze betimlememiş ve onların yaşlarını, görüntülerini, cinsiyetlerini farklı şekillerde yansıtmışlardır. Etrüsk tanrısal karakterleri genellikle çift olarak betimlenmiştir. Bu, Etrüsk sanatının evrensel dualite anlayışının ve hareketli doğasının bir ürünüdür. Helen ve Roma anlayışının aksine Etrüsk tanrı ve tanrıçalarının genellikle çift olarak tasvir edilmesi ve tanrısal aile birliğine vurgu yapılması Etrüsk inancına ait bir unsurdur.

Panteonda tanrıçalar çok önemli konumlara sahiptir ve her zaman çocuğunu besleyen anne imgesiyle resmedilmişlerdir. Bu durum Etrüsklerin sosyal hayatına yansımış, dönemin Helenistik ve Roma kültürlerinin aksine kadına büyük özerklik veren aile yapıları Roma öncesi ve sonrası bölge tarihine damgasını vurmuştur. Örnek olarak Turan Etrüsklerin aşk, sevgi, mutluluk, güzellik, doğurganlık tanrıçasıdır. Kanatlı bir kadın olarak temsil edilir. Sonraki dönemlerin ''melek'' tasvirlerinin kaynağıdır. Roma da Venüs, Helen' de Afrodit'e dönüşür. Güvercin, ördek, kuğu ile de simgeleştirilir. Etrüsk yazıtlarının biri üzerinde ''Turan Ati'' Turan Ata, Turan Ana olarak adlandırılmıştır. Turan adı ve Umay Ana benzerliği onu kadim Türk mitolojik unsurlarına bağlar.


Etrüsk inanç sisteminden etkilenerek dinî altyapısını oluşturan bir halk Romalılardır. Her ne kadar Bruno Dumézil Etrüsklerin Roma üzerindeki etkisinin abartıldığını ve Romalıların Hint-Avrupa kökenli tabiatı nedeniyle zaten orijinal bir dinî anlayışa sahip olduğunu iddia etse de, Etrüsklerin birçok konuda olduğu gibi dinî alanda da Roma’ya öncülük ettiği tarihî bir gerçektir. Etrüsklerdeki kutsalı anlama ve profanı (henüz kutsal olmayanı) kutsallaştırma konusundaki ezoterik anlayış, Helenistik kavimlerde olmadığı için Romalılara dini anlama ve yorumlamada öncülük etmiş ve Orfizm ve Pisagorculuk gibi kökleri kadim Anadolu Hatti-Hitit-İyon-Karya-Lidya-Likya vb. inanç sistemlerine dayalı gizemli oluşumların kurulmasını sağlamıştır.


Etrüsk panteonu, Etrüsk kozmik algısına uygun olarak gök/olimpik, yer/kült ve yer altı tanrıları olarak üçe ayrılır. Göksel tanrıların zirvesinde Tin/Tinia (Heln. Zeus; Lat. Jüpiter), eşi “gençlik tanrıçası” Uni (Hera/Juno) ve Menerva (Athena/Minerva) üçlemesi bulunur. Bu üç tanrı, Etrüsk devletinin resmi tanrıları olup tapınakları her Etrüsk şehrinin kale surlarında yer alır.

Bu üçlemenin emaresi olarak Etrüsk Tarkanları (Tarquinler) Roma-Capitoline Tepesi’nde bir tapınak inşa etmişlerdir. Bu tapınaklar MÖ 600/500 tarihlerinde Tarquinius Priscus ve Tarquinius Superbus adlı Etrüsk hanları tarafından yaptırılmıştır. Tarkan adının Türk kültürü ile olan ilgisini anlatmaya gerek yoktur...Etrüsk şehirlerinden birinin adı da ''Tarquinia'' dır ve bu ad bugün de İtalya'da kullanılmaktadır. Bu tapınaklar, sonradan Roma’nın simgesi haline gelmiştir. Romalılar bu uygulamayı benimsemişler ve diğer şehirlerine de uygulamışlardır.


Daha önce de değindiğim gibi, Etrüsk panteonunun zirvesinde “gün ışığı” anlamına gelen Yüce Tanrı Tin/ Tinia bulunur. “Tin/Tinia” adı, Tanrı ve Tin (Ruh) anlamındaki Sümerce tin-dingir, Türkçe tin-tengri ve Çince tien kelimeleriyle aynı etimolojiye sahiptir. Güneş kültünün bir yansımasıdır. Zaten bu tanrı adının türediği tin kelimesi, “ruh” anlamına gelir ki bu da antik dönemde insanların tanrılarına kutsal ruhlar olarak taptıkları animist ve ezoterik anlayışla örtüşür. Tinia kimi zaman dişil halde Thanr/Thalna olarak belirir ve onun bu yansıması tanrının sevgilisi olarak ifade edilir. Tinia, kimi zaman Helenistik dindeki gibi elindeki yıldırımıyla kimi zaman sakallı bir ihtiyar, kimi zaman da bir genç olarak betimlenir ve gün doğarken onu karşılamak ve dua, alkış ve yakarışta bulunmak üzere yüksek tepelere çıkılarak dualar edilir. Tinia’nın gerek cinsiyet gerekse beliriş olarak farklı ortaya çıkışları, Etrüsklerin doğadaki doğum (oluş), ölüm (bozuluş) ve bereket (yaratılış) gibi olguların kutsallığını anlatmak için kullandıkları inanç dilidir. Her şeye rağmen Tinia, sonradan ortaya çıkan tek tanrılı semavi dinlerin Yüce Tanrısı olan Allah/Yahve gibi ne eşsiz yaratıcı ne de kadiri mutlaktır. Çünkü Thalna’nın diğer versiyonu olan Eş-Ana Tanrıça Uni ve Hikmet Tanrıçası Menerva da oluş-bozuluş döngüsüne katıldığından tapımın önemli unsurlarıdır. Üç tanrı ya da evrensel unsurun bir bütün oluşturarak yaratılışı gerçekleştirdiği söylenebilir.


Biraz önce de gördüğümüz gibi, Etrüsk tanrı ve tanrıçalarından sonra halkın en çok itibar ettiği tanrıça Turan (Afrodit/Venüs)’dır. Turan, Roma’nın kurucusu iki Etrüsk genci Romus ve Romulus’un mitolojik anneleri kabul edilir. Tanrıçanın önemine dair diğer mitolojik sezdiri (ima) de Etrüsklerin Truva savaşına dayalı olarak anlattıkları Paris’in Kararı mitinde Paris’in üç tanrıça arasından Turan’ı seçmesiyle gösterilmiştir. Bu yüzden Turan, Etrüsk sanatında en çok tasvir edilen ve en çok külte sahip tanrıçadır. Onun cinsel içerikli tasvirleri, Etrüsklerde korunma amaçlı kullanılırdı. Etrüskler “prens” anlamına gelen Turan adını, Anadolu’dan göçlerine ithafen en değerli tanrıçalarına isim yapmışlardır. Aslında Gaia-Hera (“Toprak Ana/Terra Mater”), İnanna (“Göklerin ve Yerin Kraliçesi”) ve Anahita (“Mezopotamya Ülkesinin Hanımı”) gibi toprak ve vatan kültüyle ilgili antik tanrıçalar akla gelince, “Etrüsk-eli” anlamındaki Turan’ın bir çeşit kutsal toprak ve vatan kültünü sembolize ettiği görülür. Turan ile Etrurya, Tirhen ve Truva gibi isimler arasındaki etimolojik köken birliği bunun bir delili olacak niteliktedir.


Turan’a benzer bir diğer kült tanrıça da bereket ritlerini temsil eden “Toprak Ana” adıyla Celdir. Diğer kült tanrılar ise; Thesan (Eos/Aurora), güneş tanrısı Usil/Catha (Helios), ay tanrısı Tiur, orman tanrısı Selvans (Silvanus)’tır.


Etrüsklerin tapınım gösterdikleri göksel tanrılar arasında su ve deniz tanrısı Netuns (Poseidon/Neptunus), Apulu (Apollon/Apollo), Fufluns (Dionysos/Bacchus), Aritimi (Artemis), savaş tanrısı Laran (Ares), nalbant tanrısı Setlans (Hephaistos/Volcanus), Vei (Ceres/Demeter) ve haberci tanrı/tanrıların habercisi Turms (Hermes/Mercurius) sayılabilir.

Etrüsklerde yer altı tanrılarının başında Aita (Hades/Pluto) gelir. Aita, soylu bir görünüşe sahiptir ve kurt postundan bir başlık giyer. Kadim Türk kültüründeki kam-şamanların ''don değiştirme'' yani bir başka hayvanın bedenine girme ritüeli ile ilgilisi çok açıktır. O ve eşi Phersipnai-Culsu (Persephone/Proserpina) tahtlarından öte dünyayı yönetirler. Diğer bir yer altı tanrısı da ölüm tanrısı Satre (Saturn)’dir. Fakat kimilerine göre Satre bir hasat tanrısıdır ve onun adına Roma döneminde bir bayram bile oluşturulmuştur.


Diğer yandan diğer antik dinlerde olduğu gibi Etrüsklerde de yarı tanrılar veya tanrılaştırılmış kahramanlar vardır. Bunların başında Herkle (Herakles/Hercules) gelir; adların Türkçe güç anlamına gelen ''Erk'' kelimesi ile bağlantısı görülmektedir. Yine Tinas Cliniiar (Dioskouroi/Dioscuri), Pultuce ve Castor (Polydeukes/Pollux) ve Castor (Kastor/Castor) da diğer yarı tanrılardır.

Bütün bunların yanı sıra Etrüskler de baskın bir melek ve şeytan inanışı vardır. Melekler ve şeytanların ikincil tanrılar olduğuna inanılır ve kanatlı olarak betimlenir. Vanth en çok tapınım gören melek iken, Kharu (Karun-Anadolu Lidya) ve Tukhulka en çok korkulan şeytanlar arasında yer alır. Şeytan tapımı Etrüsklerde kötümserliğin (pesimizmin) arttığı çöküş evresinde çok baskın bir kült olarak yer aldığından bir bakıma uygarlığın çöküşünün inançsal belirtisi olarak da görülebilir.


Olağandışı ve uygarlık etkileyicisi Etrüsk uygarlığına bir başka makalede geri dönmek üzere, tarihsiz kalmayın, esenlikle kalın....


Kaynaklar

Ağasıoğlu (Celilov), Firudin, Etrüsk Türk Bağı, sad. Hüseyin Adıgüzel, Bilge Oğuz Yayınları, Ankara 2013.

Ayda, Adile, Etrüskler Türk mü idi?, TKAE, Ankara 1974.

Ayda, Adile, “Etrüsklerin Türklüğüne Yeni Deliller”, Atlantisliler Sümerler Etrüskler Türk mü?, yay. Reha Oğuz Türkkan, Nokta Kitap, İstanbul 2012, ss. 181-188.

Bernal, Martin, Kara Atena, çev. Özcan Buze, Kaynak Yayınları, İstanbul 2014.

İlginç olan Etrüsklerden yirmi beş asır sonra bile gök olaylarının çeşitliliği ve kesin olarak bilinemezliğinden yola çıkılarak ortaya çıkan Kuantum Bilimi ve Kaos teorileridir. Demek ki antik toplumlar modernleşme ile yerleşen genel geçer anlayışa dayalı bilim anlayışından ziyade kuantuma dayalı bilim anlayışını kabul ediyorlardı. Gök olaylarından yola çıkarak kuantum fiziği ve kaos teorileriyle ilgili ayrıntılı bilgi için bkz; James Gleick, Kaos (Kaosun Kutsal Kitabı), Alfa Bilim Yayınları, çev. İlkay Alptekin Demir, İstanbul 2016.

Keightley, a.g.e., s. 505; Schullard, a.g.e., s. 31; Bonfante-Swaddling, a.g.e., s. 102; Ağasıoğlu, a.g.e., s. 32.



42 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Yazar Hakkında
WhatsApp Image 2022-11-17 at 2.45.19 PM.jpeg

Muzaffer Haluk Hızlıalp 30.11.1962 yılında İstanbul’da doğmuştur. İlk öğrenimini Erenköy ve Yıldız İlkokullarında, orta ve lise öğrenimini Fransız Saint-Benoit Erkek Lisesi’nde, Üniversite eğitimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde, lisans-üstü eğitimini ise İngiltere King’s College’ da tamamlamıştır.

#GunesInsan

Yeni bir çalışma yayınladığımda güncelleme almak için bloguma abone olun.

Teşekkur ederim!

bottom of page