KÜN AY KAVUŞTU - NEVRUZ
Güncelleme tarihi: 23 Mar 2024

Kozmik döngüler yeryüzünü de etkiler, yani gökyüzünde ne varsa yeryüzünde de o vardır.
Rusya Federasyonu'nun Kemerovo bölgesinde (oblast'ında) yaşayan Şor Türklerinin inancına göre, bahar ekinoksu günlerinde kutlanan bayramda kötü ruhlar kovulur, düşmanlık yok olur ve barış- sevgi içinde yeni bir hayat başlar.
Sibirya, Orta Asya, Anadolu, Mezopotamya (Avrasya) Türkleri ve İran coğrafyasında ''Yılbaşı'' olarak kabul edilen güne, Farsça'daki Nev (yeni), Ruz (gün) kelimelerinin birleşmesinden oluşan ve yeni gün anlamına gelen ''Nevruz'' adı veriliyor.

Nevruz İran kültürüne mal edilmek istense de, ”On iki Hayvanlı Türk Takvimi'' nde görüldüğü gibi, Türklerde de çok eskiden beri bilinmekte ve törenlerle kutlanmaktadır. Türklerde Nevruz’la ilgili başlıca rivayet, bugünün bir kurtuluş ve yeniden doğuş günü olarak kabul edilmesidir.
Kaşgarlı Mahmud ‘un anlattığına göre Türkler bir yılı dört mevsime ayırmışlardır. İlkbahar için “oğlak ay” demişlerdir. Yaz “Uluğ oğlak ay “, sonbahar “Uluğ ay” ve kış “ay” olarak isimlendirilmiştir. Ayrıca 12 yıllık dönem 5 kez tekrarlandığında bir çağ atlanmış olmaktadır. Yani 60 yıllık bir süre “çağ” olarak nitelendirilmiştir. Bu takvimde yılbaşı, Nevruz (Yenigün) olarak bildiğimiz 21 Mart ‘tır. Çünkü Türk mitolojisinde gündüz ile gecenin kavuşmak için hep birbirini kovaladığı düşüncesi vardır. 21 Mart’ta gündüz ile gece eşitlendiği (Kün Ay kavuştuğu) için bugün Türk takviminde yılbaşı olarak kabul edilmektedir. Ayrıca Ergenekon Destanı’nda Türklerin demir dağı eritip özgürlüklerine kavuştukları ve yeniden doğdukları gün de 21 Mart’a denk gelmektedir. Bunun için Yenisey-Sayan-Altay halklarının takviminde yılbaşı Nevruz günüdür, ki bu da Güneş’in koç burcuna girmesiyle oluşan ilk yeni aya (hilâle) denk gelmektedir.
TÜRKLERİN KULLANDIĞI ''NEVRUZ'' ANLAMLI SÖZLER (Adnan Atabek)
ısıakh 'nevruz' (Yakut-Saka)
eğrice 'nevruz' (Anadolu)
yılsırtı 'nevruz' (Anadolu)
yengi kün 'nevruz' (Kaşgarlı)
tengri toy 'nevruz' (Karaçay-Balkar)
tepreş 'nevruz' (Anadolu)
çağan 'nevruz'
sumsus 'nevruz' (Uygur)
mereke 'nevruz'
belerze 'nevruz' (Anadolu)
mevris 'nevruz' (Batı Trakya)
gollu 'nevruz' (Karaçay-Balkar)
küni 'nevruz'
gutan 'nevruz' (Karaçay-Balkar)
nuhruz 'nevruz' (Azerbaycan)
noyruz 'nevruz' (Azerbaycan)
kürklü marta 'nevruz'
babu marta 'nevruz'
ergenekon 'nevruz'
saban toy 'nevruz' (Karaçay-Balkar)
yazbaş 'nevruz' (Kumuk)
cılgayak 'nevruz' (Altay)
yaran suvar 'nevruz' (Dağıstan)
ilk yaz yortusu 'nevruz' (Gagauz)
köklem 'nevruz' (Azerbaycan)
örüs sara 'nevruz'
elez 'nevruz'
hıdırellez 'nevruz'
oyıh 'nevruz'
yısyahı 'nevruz'
yörük bayramı 'nevruz'
yavur yüzü 'nevruz'
yeddi levi 'nevruz'
tıyas toyu 'nevruz'
çeçeklig 'nevruz'
surhuri 'nevruz'
canı kün 'nevruz'
saya bayramı 'nevruz'
mus ay 'nevruz'
mayufka 'nevruz'
kesin 'nevruz'
karga toy 'nevruz'
nartukan 'nevruz'
kımız murunduk 'nevruz'
arsol 'nevruz'
movşı ay 'nevruz'
bozkurt 'nevruz'
erik 'nevruz'
şeşe 'nevruz' (Sümer)
cigor 'nevruz'
mart bozumu 'nevruz'
ulus günü 'nevruz'
mihrican 'nevruz'
arice 'nevruz'
ekin bayramı 'nevruz'
olimon 'nevruz'
olokon 'nevruz'
yaran suvar 'nevruz'
ilk yaz 'nevruz'
aram ay 'nevruz'
Nevruz'un tüm toplumlara ulaşmasında Sümer kültürü etken olmuştur.
İşte Dumuzi'nin yer altından çıkışı, tanrıça İnanna ile birleşmesi, bunun sonucu ortalığa bereket gelmesi, bütün Asya halkları arasında “yeni bir gün” Nevruz olarak kutlanmış. Bu bir taraftan yeniden doğuşu, diğer taraftan bolluğu bereketi simgeliyor.
Bu birleşmeden yeryüzüne büyük bolluk gelir. Tahıllar büyür, hayvanlar yumurtlar, doğurur. Bu tam baharın başladığı gün ve gecenin ayni uzunlukta olduğu günlere rastlar.
Bu birleşmeyi zamanın kralı ile bir baş rahibeyi evlendirerek büyük şenliklerle kutlar Sümerliler. Bu şenlikte Sümer ozanları, müzisyenleri tanrının ağzından tanrıçaya, tanrıçanın ağzından tanrıya, onların yerine kral ve rahibenin birbirlerine çeşitli sazlar eşliğinde şiirler, şarkılar söylemişler.
Arkeolojik bulgulardan Asya ve Mezopotamya'da Sümerlilerden önce yaşayan toplumların da baharın gelişini kutladıkları anlaşılmaktadır. Sümerliler Yeni Yıl Bayramı'na ''á-ki-it ya da zag-mu(k)'' diyorlardı. Kelimelerin Akadcası ise akitu ve zagmukku (zammukku) dur ve Sümerce'den Akadca'ya geçmiştir. Bu kutlamalar Sümer-Akad sentezi içinde de yer aldı. Sami kavimlerin ardından bölgeye gelen kavimler de Mezopotamya'nın bu Yeni Yıl Bayramı'nı benimseyip kutladılar.
Şimdi bizim kutladığımız Nevruz Bayramı, "Yeni Yıl", "Yeni Gün", "Yazın İlk Günü", "Bahar Bayramı" şeklinde icra edilirdi. Gılgamış destanında bu bayramın kutlandığı belirtilmektedir. Destandan öğrendiğimiz kadarıyla yeni yılda öküz, koyun kesilir, halka bol miktarda içki, meyve şırası, şerbet vb. verilirdi. Bunun yanı sıra, Sümerlerin kahramanı Gılgamış'ın adını aldığı Gılgamış Destanı ile Türklerin atası Oğuz Kağan'ın adını aldığı Oğuz Kağan Destanı, Sümerler ve Türkler arasında kurulan kültürel bağın edebi boyutunun oluşmasına olanak sağlamıştır. Her iki destanda da ortak edebi noktaların yanı sıra dini ve kültürel motiflere de yer verilmiştir.
Yeni yılda dünyanın yeniden yaratıldığına inanan insanoğlu kutsal evlilik ayininin yapılmasının önemli sonuçlar oluşturduğuna inanmıştır.
Bu kutlama ve törenlerle birlikte tanrısal enerji yeryüzüne saçılmakta ve başlayan yeni yılda refah ve mutluluk bir anlamda güvence altına alınmaktadır. Tapınağın içerisinde yapılan törenlerde tanrıların heykelleri ile birlikte; tapınaktaki din görevlileri ve krallar da yıkanır, yağlanır, giyinir, süslenirdi.
Bu kutsal törenlerle ilgili ilk betimlemeleri MÖ 3000'lerin sonunda Ur kralı Sulgi den itibaren bir araya getirilen bir ilahiden öğrenmekteyiz. Kral Sulgi'nin babası Ur Nammu'dan itibaren Sümer ve Akad'ın her kralı tanrıçanın (İnanna) eşi olmakla övünmüşlerdir. Tanrıçaya söylenmiş bir ilahiden Sulgi'den yüzyıl sonra krallık yapan Iddin-Dagan'ın da Dumuzi'yi temsil ederek kutsal evlilik áyinini kutladığını öğrenmekteyiz.
Bütün bu bulgulardan da anlaşıldığı üzere yeryüzündeki bütün dinlerde olduğu gibi Sümerlilerde de ibadetleri yerine getirebilmek için bir takım şartlar bulunmaktadır. Bunlar belirli takdisler, dini temizlik, yıkanma, yağ sürme, günahlar için kurban kesme, adak adama, oruç tutma ve kutsal elbiseleri giyme gibi bir takım kurallardan oluşmaktadır.
HIDIRELLEZ ŞENLİKLERİ DE BUNA DAYANIYOR
Anadolu'da kırlarda, Tahtakuşlar köyünde mezarlıkta kutlanan Hıdırellez şenlikleri de buna dayanıyor.
Hızır ile İlyas peygamberin birleşmesi olarak algılanan bu gecede iki yıldızın birleşmesi beklenir.
Bu iki yıldız Dumuzi'yi simgeleyen Çoban (Çolpan) yıldızı ile Tanrıça İnanna'yı simgeleyen Venüs (Zühre) yıldızıdır. Kadim inanç sistemlerinde hem eril hem de dişil olarak düşünülmüş bir göksel varlıktır.
Bu şenlikler Avrupa'ya geçerek Anglosaksonlar arasında ilkbahar tanrıçası Estor bayramı olarak kutlanmış.
Estor= İştar= İnanna olarak günümüzden yaklaşık 5000 yıl önce Sümer'de bulduğumuz ve çok büyük olasılıkla daha da kadim zamanlardan gelen evrensel bolluk-bereket kültünün kültürler arası etkileşim ile sürdüğünü görüyoruz.
Saksonlarda bu tanrıçanın simgesi tavşan. Bu yüzden tavşan kutsal sayıldığı için bazı çevrelerde hala eti yenmiyor. MS 325’de İznik'de toplanan konsülde Asya'dan gelen Türkler'in getirdiği ve Hristiyan olan halklar tarafından sürdürülen bu geleneği kaldıramıyorlar. Onun yerine Dumuzi'nin yeraltından çıkması “İsa’nın yeraltından çıkması” na dönüştürülerek Easter, Ostern Bayramı olarak boyalı yumurtalarla kutlanmaya başlanıyor.
Dumuzi adı takvimimizde “Temmuz”, Türkmenistan'da yaz ayları Tomuz adı olarak sürüyor.
Nevruz'da Ateş yakmak da iki kaynaktan geliyor :
1- Vaktiyle efsanelerde geçen İran hükümdarı Cemşit =Mazenderan (aslı Türk) ormanda tavşan avlarken attığı oku bir taşa çarpar; çarpması ile taştan çıkan kıvılcımlar otları yakar. İlk gördükleri bu ateşten korkarlar ve ona saygı duyarlar.
2- Ön Türklerde halkına iyi hizmet etmiş bir Bey= Buğ ölünce büyük bir ateş yakarak cesedi içine atıyorlar. İnançlarına göre yanan cesetten ruh çıkıyor ve tanrıya kavuşuyormuş. Bu arada halk çeşitli yemekler yiyip müzik ve oyunlarla onu kutlarmış. İşte Nevruz’da ateş yakmanın kaynakları. Sibirya ve Orta Asya halklarının ''Ateş-Ocak'' Kültü de bu bağlamda etken olmuş. Ateş'in dönüştürücü gücünün dua, yakarış, alkışların Tanrı'ya ulaşmasını sağladığına inanılıyor. Bu kadim inanç ve kutlama ritüelleri Ön-Türklerin ölü yakma (kremasyon) uygulamalarını da açıklıyor.
Sayın Muazzez İlmiye Çığ'dan derleme....
Yılbaşı-Nevruz-Yeniden Doğuş bayramı halkımız ve tüm insanlık için güzelliklere, mutluluklara ve umut dolu yeni başlangıçlara yol olsun !...
Kaynaklar
İnanna'nın Aşkı - Muazzez İlmiye Çığ
https://islamansiklopedisi.org.tr/cem--efsanevi-hukumdar - Cemşid - Klasik Fars ve Türk edebiyatlarında çokça anılan efsanevî İran hükümdarlarından biri.
Bugün Dünya'da kutlanan bir çok ritüel ya da şenlik/bayram türü olayların kaynağının Türk Kültürünün içinden doğduğunu gösteren bir güzel çalışma daha.. Halen yılbaşı kutlamalarını yabancı adeti diye reddedenler var. Ya da bu tür gelenekleri politik amaçlara alet edenleri görüyoruz. Öğrenmez isek bize anlatılan ya da dayatılan gerçek dışı söylemlere alet oluruz. Teşekkürler kalemine sağlık olsun 🙏🏻
Kısa,öz ve çok net bir anlatım, teşekkürler 👏